Kötü hasat büyük gıda sıkıntısına neden oldu.
- The bad harvest caused massive food shortages.
Su yokluğu nedeniyle kötü hasat hasat yaptık.
- We had a poor harvest because of the lack of water.
Bütün aile dışarıda ekin biçiyordu.
- The whole family was out harvesting the corn.
Senin zeytinlerini toplamam.
- I don't harvest your olives.
Kasım ayında zeytinler yağı çıkarılmak üzere ağaçlardan toplanır.
- In November, olives are harvested from the trees to make oil.
Sonbaharda bizim yaz ürünlerimizi hasat ederiz.
- In the fall we harvest our summer crops.
Kuraklık dönemi ürüne ciddi hasar verdi.
- The spell of drought did severe damage to the harvest.
Harvesting is a stressing, thirsty occupation.
The rising star harvested well-deserved acclaim, even an Oscar under 21.
This year's cotton harvest was great but the corn harvest disastrous.