Maddelerin bazıları, özellikle eğer hamile iseniz, zararlıdır.
- Some of the ingredients are harmful, especially if you are pregnant.
Güneş ışığında okumak gözlerine zarar verebilir.
- It can harm your eyes to read in the sun's light.
O iyilikten çok kötülük yapar.
- It does more harm than good.
Kimse sana kötülük etmeyecek.
- No one's going to harm you.
Sana zarar vermek için bir şey yapmayacağıma sana söz veriyorum.
- I promise you I won't do anything to harm you.
Çevreye daha az zarar vermek istiyoruz.
- We want to harm the environment less.
Seni asla incitmek istemedim.
- I never wanted to harm you.
Tom'u incitmek isteyecek birinin farkında mısın?
- Are you aware of anyone who would want to harm Tom?
Sigara içmek çok zarar verir ama hiç fayda vermez.
- Smoking does much harm but no good.
Televizyonun çocuklara zarar verdiğini düşünüyor musunuz?
- Do you think television does children harm?
Sigara içmek sağlığa zararlıdır.
- Smoking is harmful to health.
Bu ilacın zararlı hiçbir yan etkileri yoktur.
- This medicine has no harmful side-effects.
Tom oldukça zararsız.
- Tom is quite harmless.
Ses rahatsız edici ama insan vücudu için zararsızdı.
- The sound was annoying but harmless to the human body.
Bunlar muzır görüntülerdir.
- These are harmful views.
Wear a hat to protect your skin from harmful sunlight.
Once his word was pledged, he was safe: otherwise there was no limit to his capacity for wilful harmfulness.
In a totalitarian state, the wrong political views easily place you in harm's way.
He parked in my space but as I was away at the time: no harm, no foul.
... perpetrator of a harm may be in one jurisdiction or one ...
... If we don't do that, then we harm ourselves. ...