hareket etmek

listen to the pronunciation of hareket etmek
Турецкий язык - Английский Язык
act

I had to act quickly. - Çabuk hareket etmek zorunda kaldım.

We'll have to act fast. - Hızlı hareket etmek zorunda kalacağız.

move

Look, Tom, we have to move. - Bak, Tom, hareket etmek zorundayız.

You must move quickly. - Hızlı hareket etmek zorundasın.

take off
(deyim) get cracking
(deyim) make for
do
take out
get off
(deyim) fuck around
comport oneself
leave

Be prepared to leave. - Hareket etmek için hazır ol.

When I arrived at the station, the train was just about to leave. - İstasyona vardığımda tren tam hareket etmek üzereydi.

set off
get around
set over
set out
start

The train was just on the point of starting when I got to the station. - İstasyona vardığımda tren tam hareket etmek üzereydi.

The bus was about to start. - Otobüs hareket etmek üzere idi.

(deyim) fuck about
pull away
conduct
start off
pull out
wiggle
pull away from the kerb
budge
play
behave
(gemi) get under weigh
deport oneself
waggle
comport oneslf
move off
pull
1. to move, stir, act. 2. to act, behave. 3. to set out, start; to depart. 4. to leave for
a) to move devinmek b) (taşıt) to move off c) to get off, to set out yola çıkmak d) to depart, to leave kalkmak e) to act, to conduct, to behave davranmak
conduct oneself
depart
to motion
move to

Tom had no desire to move to Boston. - Tom Boston'a hareket etmek için hiç isteğe sahip değildi.

wag
walk
fleet
hareket etmek / ettirmek
move
hareket et
{f} move

You'll have to get a move on if you want to catch the train. - Eğer trene yetişmek istiyorsan derhal hareket etmelisin.

Nothing's wrong with the engine, but my car won't move. - Motorda sorun yok, fakat arabam hareket etmiyor.

ihtiyatlı hareket etmek
reef
sessizce hareket etmek
creep
birlikte hareket etmek
concert
birlikte hareket etmek
liaise
boyunca hareket etmek
go
ezbere hareket etmek
act by rote
ezbere hareket etmek
act on impulse
hareket etme
start
hareket etme
(Ticaret) departure
sürü halinde hareket etmek
flock
hareket et
locomote
hareket et
made move
hareket et
make a motion
hareket et
made a motion
hareket et
{f} act

You must act more wisely. - Daha akıllıca hareket etmelisin.

The people who live in Japan must act according to the Japanese country constitution. - Japonya'da yaşayan insanlar Japon ülkesi anayasasına göre hareket etmelidir.

hareket et
make move
hareket etme
move

If you find yourself in quicksand you'll sink more slowly if you don't move. - Kendinizi kayan kumda bulduğunuzda, hareket etmezseniz daha yavaş batarsınız.

They would have to move fast. - Onlar hızlı hareket etmek zorunda kalacaktı.

hareket etme
moving

We've got to keep moving. - Hareket etmeye devam etmek zorundayız.

I had to keep moving. - Hareket etmeyi sürdürmek zorunda kaldım.

aksine hareket etmek
act against
aksine hareket etmek
to act against
ani hareket etmek
fling
ani hareket etmek
fling out
beraber hareket etmek
act jointly
beraber hareket etmek
coact
beraber hareket etmek
act together
canının istediği gibi hareket etmek
to please oneself
düzensiz hareket etmek
flutter
düzensiz hareket etmek
fluctuate
gibi hareket etmek
demean oneself
gururla hareket etmek
sail
göre hareket etmek
go by
hareket et
sashay
hareket etme
hold still
hesaplı hareket etmek
to act according to a careful plan, act thoughtfully and rationally
hesaplı hareket etmek
to act rationally
hızla hareket etmek
scud
olayların gelişimine göre hareket etmek
wait for the cat to jump
olayların gelişimine göre hareket etmek
see which way the cat jumps
palamarı çekerek hareket etmek
warp
sarmal hareket etmek
spiral
sekerek hareket etmek
waltz
serbest hareket etmek
float
sert ve ani hareket etmek
thrash about
sessizce hareket etmek
steal
sinsice hareket etmek
play close to one's chest
telaşla hareket etmek
bustle about
yorgun argın hareket etmek
trail along
çıkarı için gizlice hareket etmek
play cards close to one's chest
çıkarı için gizlice hareket etmek
play close to one's chest
önseziyle hareket etmek
play a hunch
Турецкий язык - Турецкий язык
Vücudu oynatmak, kıpırdatmak veya kımıldamak, devinmek
Devinmek
Yola gitmek, yola çıkmak
Davranmak
(Osmanlı Dönemi) EZMEL
(Osmanlı Dönemi) HALC
(Osmanlı Dönemi) TEVEZZUG
(Osmanlı Dönemi) REHZ
(Osmanlı Dönemi) IHTİLAC
(Osmanlı Dönemi) TENAGGUŞ
(Osmanlı Dönemi) DEBB
(Osmanlı Dönemi) MEYD
Hareket etme
(Osmanlı Dönemi) SEYRAN