Sydney'in güzel bir doğal limanı vardır.
- Sydney has a beautiful natural harbor.
Biz zamanında limana varamayacağız. Kestirmeden gidelim.
- We won't be able to arrive at the harbor in time. Let's take a shortcut.
Düşman savaş gemileri limandaki depolarımızı bombaladı.
- The enemy warships bombed our warehouses in the harbour.
Gemi limana demir attı ve yükünü boşalttı.
- The ship anchored in the harbour and unloaded its goods.
Çöp haşarat barındırır.
- Garbage harbors vermin.
The docks, which once harbored tall ships, now harbor only petty thieves.
The fleet harbored in the south.
She harbors a conviction that her husband has a secret, criminal past.