Belki iki saat boyunca ders çalıştım.
- I studied for perhaps two hours.
Açlık insan güdülerinin belkide en güçlüsüdür.
- Hunger is perhaps the strongest of all human drives.
Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
- You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
Evlilikte mutluluk tamamen şans işi.
- Happiness in marriage is entirely a matter of chance.
Tom uzun süre uzaklarda bulunduktan sonra evde olmaktan mutluydu.
- Tom was happy to be home after being away for so long.
Tom insanın içine işleyen bir şey olmak üzere olduğu hissini atlatamadı.
- Tom couldn't shake the feeling that something profound was about to happen.
Tesadüfen istasyonda öğretmenimi gördüm.
- It happened that I saw my teacher at the station.
Tesadüfen arkadaşımın uzakta yürüdüğünü gördüm.
- It happened that I saw my friend walking in the distance.
O, meydana gelmek zorunda değildi.
- That didn't have to happen.
Muhtemelen sadece bir tesadüftür.
- Perhaps it's just a coincidence.
Tom muhtemelen uyuyor.
- Perhaps Tom is sleeping.
Bir ihtimal bunu benim için çevirir misin?
- Could you perhaps translate that for me?
He at once resolved to accompany me to that island, ship aboard the same vessel, get into the same watch, the same boat, the same mess with me, in short to share my every hap; with both my hands in his, boldly dip into the Potluck of both worlds.
Dalida died from an overdose of sleeping pills.
- Dalida aşırı dozda uyku hapından öldü.
Did you know that men who regularly take the birth control pill don't get pregnant?
- Sürekli olarak doğum kontrol hapı alan insanların hamile kalmayacaklarını biliyor muydunuz?
Layla was in prison for a drug crime.
- Leyla bir uyuşturucu nedeniyle hapisteydi.
The convicted drug dealer was willing to comply with the authorities to have his death sentence reduced to a life sentence.
- Mahkûm uyuşturucu satıcısı ölüm cezasını ömür boyu hapis cezasına düşürtmek için yetkililere boyun eğmeye istekliydi.
If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
- Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.