You'd better not make light of him.
- Onu hafife almasan iyi olur.
The burden is light on the shoulder.
- Sorumluluk omuzda hafiftir.
I have a mild headache.
- Hafif bir baş ağrım var.
I have a mild pain here.
- Burada hafif bir ağrım var.
The tower leaned slightly to the left.
- Kule sola doğru hafifçe eğildi.
Ten people were slightly injured in the accident.
- On kişi kazada hafif yaralandı.
This titanium bicycle made in Italy is incredibly lightweight.
- İtalya'da yapılan bu titanyum bisiklet inanılmaz hafiftir.
This carbon fiber bicycle is incredibly lightweight.
- Bu karbon fiber bisiklet inanılmaz hafiftir.
Tom tapped Mary on the shoulder.
- Tom Mary'nin omzuna hafifçe vurdu.
Tom felt someone tap him on the shoulder.
- Tom birinin hafifçe omuzuna dokunduğunu hissetti.
I'd like my coffee weak.
- Kahvemi hafif istiyorum.
I like my coffee weak.
- Kahvemi hafif severim.
The dog barked softly.
- Köpek hafifçe havladı.
Tom whispered softly to Mary.
- Tom Mary'ye hafifçe fısıldadı.
Tom kissed Mary lightly on the cheek.
- Tom Mary'yi yanağından hafifçe öptü.
Tom knocked lightly on Mary's door.
- Tom Mary'nin kapısını hafifçe çaldı.
Do you have any light beer?
- Hiç hafif biran var mı?
The candle's flame is flickering in the soft breeze.
- Mumun alevi hafif rüzgarda titriyor.