hızlandır

listen to the pronunciation of hızlandır
Турецкий язык - Английский Язык
{f} hastening
{f} quickening
accelerate

He accelerated his car and overtook me. - Arabasını hızlandırdı ve beni geçti.

Suddenly, he accelerated the car. - O, birden arabayı hızlandırdı.

{f} expediting
make fast
expedite

Expedited delivery will cost an additional ten dollars. - Hızlandırılmış teslim ilave on dolara mal olacak.

quicken

When it started to get dark, I quickened my pace. - Karanlık olmaya başladığında, ben adımlarımı hızlandırdım.

I quickened my steps to catch up with her. - Ona yetişmek için adımlarımı hızlandırdım.

{f} expedited

Expedited delivery will cost an additional ten dollars. - Hızlandırılmış teslim ilave on dolara mal olacak.

accelerated

The yen's appreciation accelerated the decline of that company. - Yenin değerlenmesi o şirketin düşüşünü hızlandırdı.

The driver accelerated his car. - Sürücü arabasını hızlandırdı.

hız
velocity

Light travels at a velocity of 186,000 miles per second. - Işık saniyede 186.000 millik bir hızla hareket eder.

The velocity of light is about 186,000 miles per second. - Işık hızı saniyede yaklaşık 186.000 mildir.

hız
speed

Come on, Arianna, speed up or we'll never get there! - Haydi Arianna, hızlan, yoksa asla oraya ulaşamayacağız!

Ken was fined 7,000 yen for speeding. - Ken hızdan dolayı 7.000 yen para cezasına çarptırıldı.

hız
pace

I can describe China, especially in relation to big cities like Beijing, in one sentence - China is a country whose pace of life is both fast and leisurely. - Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir.

Tom does things at his own pace. - Tom işleri kendi hızınızda yapar.

hız
{i} expedition
hız
{i} rate

I can type at a very fast rate. - Çok yüksek bir hızda daktilo ile yazabilirim.

I'm amazed by the rate at which industries grow. - Sanayinin büyüme hızına şaşırdım.

hız
rush
hız
ratio

The application allows you to quickly calculate the ratio of body mass index - BMI. - Uygulama, vücut kütle indeks oranını hızlı bir şekilde hesaplamanı sağlıyor.

hız
(Biyokimya) velecity
hız
(Meteoroloji) sayisal
hız
impetus
hız
celerity
hız
dispatch
hız
swiftness
hız
momentum
hız
speeds

In the future, humans will use spaceships to travel around the galaxy at speeds faster than light. - Gelecekte, insanlar ışıktan daha hızlı hızlarda galaksi etrafında seyahat etmek için uzay gemileri kullanacaktır.

The airplane is capable of supersonic speeds. - Uçak sesten hızlı hızlara ulaşabilir.

hız
speeded
hız
momentum, impetus
hız
speed, velocity " sürat; impetus
hız
quickness
hız
enthusiasm, spiritedness, spirit, vigor, vitality, zest
hız
pelt
hız
bat

The battle quickly became fierce and bloody. - Savaş hızla şiddetli ve kanlı oldu.

hız
raciness
hız
force, strength, power, violence: Rüzgârın hızı kesildi. The wind's died down
hız
tilt
hız
speed, rapidity, velocity
hız
career
hız
haste

The mistake hastened his retirement. - Hata onun emekliliğini hızlandırdı.

Mary hastened back to her room. - Mary hızla odasına geri döndü.

hız
speed , rate
hız
rapidness
hız
lick
hız
rapidity
hız
loudness
hız
range
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение hızlandır в Турецкий язык Турецкий язык словарь

HIZ
(Osmanlı Dönemi) Sür'at, çabukluk.* Gayret, şevk
HIZ
(Osmanlı Dönemi) Fiz: Alınan yolun zamana oranı
Hız
şiddet
hız
Bir hareketten doğan güç, şiddet: "Yağmur şimdi hızını daha da arttırmıştı."- H. Taner. Çaba, güç, gayret, takat
hız
Çabukluk, sürat
hız
Çabukluk, sür'at
hız
Çaba, güç, gayret, takat
hız
Alınan yolun harcanan zamana oranı, sür'at
hız
Bir hareketten doğan güç, şiddet
hız
Alınan yolun harcanan zamana oranı, sürat: "Hikâyede baştan sona kadar hareket ve hız olmalıdır."- F. R. Atay
hız
(Osmanlı Dönemi) sürat
hızlandır
Избранное