His sad story touched my heart.
- Onun hüzünlü hikayesi kalbime dokundu.
This is such a sad story.
- Bu öylesine hüzünlü bir hikaye.
I was feeling blue all day.
- Bütün gün hüzünlü hissediyordum.
Why are you so glum? Our dog is sick.
- Neden bu kadar hüzünlüsün? Köpeğimiz hasta.
Tom's story was very depressing.
- Tom'un hikayesi çok hüzünlüydü.
Her face reflects disgust and sadness, rather than anger.
- Onun yüzü öfkeden daha ziyade tiksinme ve hüzün yansıtıyor.
Your eyes were full of sadness.
- Gözlerin hüzün doluydu.
As long as we're together, all the sorrow is nothing but an occasion to become closer.
- İkimiz olduktan sonra, bütün bu hüzünler, sıcak bir yakınlaşma için bahanedir.
I suddenly became very sad.
- Birdenbire çok hüzünlendim.
Smiling sadly, she began to talk.
- O, hüzünle gülümseyerek konuşmaya başladı.