Her face reflects disgust and sadness, rather than anger.
- Onun yüzü öfkeden daha ziyade tiksinme ve hüzün yansıtıyor.
Your eyes were full of sadness.
- Gözlerin hüzün doluydu.
As long as we're together, all the sorrow is nothing but an occasion to become closer.
- İkimiz olduktan sonra, bütün bu hüzünler, sıcak bir yakınlaşma için bahanedir.
Smiling sadly, she began to talk.
- O, hüzünle gülümseyerek konuşmaya başladı.
I suddenly became very sad.
- Birdenbire çok hüzünlendim.