Aşık olmak sevmekle aynı değildir. Bir bayana aşık olabilirsin ve hâlâ ondan nefret edebilirsin.
- Verliebtsein ist nicht das Gleiche wie Lieben. Man kann in eine Frau verliebt sein und sie trotzdem hassen.
Pazartesilerden nefret ediyorum.
- Ich hasse den Montag.
İnsanlar gerçekten birbirlerinden nefret etmek zorundalar mı?
- Do people really have to hate one another?
Senden nefret etmek istemiyorum.
- I don't want to hate you.
Bazıları tartışmaktan nefret ederler.
- Some people hate to argue.
Ondan nefret etmemin nedeni bu.
- This is why I hate him.
O, ona bir kazak satın aldı, ama o renginden nefret etti.
- She bought him a sweater, but he hated the color.
Ondan nefret etmemin nedeni bu.
- This is why I hate him.
Tom kin ve nefretle Mary'ye baktı.
- Tom glared at Mary with hatred and disgust.
Barış, aşk ve bilgeliktir - bu cennet. Savaş kin ve ahmaklıktır - bu cehennem.
- Peace is love and wisdom – it's heaven. War is hatred and folly – it's hell.
That's why I have such an extreme hatred for him.
- Deswegen hasse ich ihn so sehr.
The truth can give rise to hatred.
- Die Wahrheit kann Hass gebären.
I hate it when there are a lot of people.
- Ich hasse es, wenn viele Leute da sind.
I hate those spiders. They're always there to freak me out when I'm cleaning.
- Ich hasse diese Spinnen; wegen denen flippe ich jedes Mal aus, wenn ich sauber mache.