Mary'nin kedisi pis bir canavar.
- Mary's cat is a nasty beast.
Onlar gazetede onlar hakkında bir sürü pis dedikodu yazdı.
- They wrote a lot of nasty gossip about them in the newspaper.
O beni her ne zaman görse bana edepsiz bir görüntü verir.
- She gives me a nasty look every time she sees me.
Edepsiz olmaya gerek yok.
- There's no need to be nasty.
Onun iğrenç yüzü beni biraz bile korkutmadı.
- His nasty face doesn't scare me even a bit.
O, iğrenç ve pintidir.
- She's nasty and mean.
Berbat bir şey olacağına dair içimde kötü bir his var.
- I have a nasty feeling something awful is going to happen.
Onun terbiyesiz davranışlarına dayanamıyorum artık.
- I can't stand that nasty attitude of his any longer.
Ne terbiyesiz bir adam!
- What a nasty man he is!