Tom'un o hakkı elde etmek için sadece bir şansı olacak.
- Tom will have only one chance to get that right.
Leyla istediği şeyi elde etmek için cinselliğini kullandı.
- Layla used her sexuality to get what she wanted.
Söylediğin gerçekten Tom'a ulaştı.
- What you said really got through to Tom.
Altı kalktım, ve yedide evden ayrıldım.
- Got up at six, and left home at seven.
O, telefona cevap vermek için kalktı.
- She got up to answer the phone.
Yarın kiliseye gitmeliyim.
- I've got to go to church tomorrow.
Bir şey yapmaya gitmeliyim.
- I've got to go do something.
Tom yataktan çıktı ve giyindi.
- Tom got out of bed and got dressed.
Tom, Mary giyinirken alt katta bekledi.
- Tom waited downstairs as Mary got dressed.
Onlar tekneye bindiler.
- They got into the boat.
Onlar trene bindiler.
- They got into the train.
Sakıncası yoksa ofisime nasıl girdiğini bana söyler misin?
- Would you mind telling me how you got into my office?
Geçen yıl eylül ayında bu okula girdi.
- He got into this school in September last year.
Tom onu yanlış anladı, değil mi?
- Tom got it wrong, didn't he?
Tamam, sanırım anladım.
- OK, I think I got it.
Biz otobüse orada bindik.
- We got on the bus there.
Ben yanlış otobüse bindim.
- I got on the wrong bus.
Tom otuz yıldan sonra hapishaneden çıktı.
- Tom got out of prison after 30 years.
Tartışma hızla kontrolden çıktı.
- The argument quickly got out of control.
Tom eski kitaplarından kurtuldu.
- Tom got rid of his old books.
Tom Chris'e onun eşarbını sevmediğini söylediğinde, o ondan kurtuldu.
- When Tom told Chris he didn't like her scarf, she got rid of it.
Bütün kitaplardan kurtuldum.
- I got rid of all the books.
Eski buzdolabımdan kurtuldum.
- I got rid of my old fridge.
Onu geri getirmek istemez misin?
- Don't you want to get him back?
Ben sadece kızımı güvenle geri getirmek istiyorum, bu kadar.
- I just want to get my daughter back safely, that's all.
Buraya zamanında gelmek için bu sabah ilk trene yetişmek zorundaydım.
- I had to catch the first train this morning to get here in time.
Eğer trene yetişmek istiyorsan derhal hareket etmelisin.
- You'll have to get a move on if you want to catch the train.
O caddede dolaşmak neredeyse olanaksızdı.
- It was almost impossible to get around on that street.
Ayak altında dolaşmak istemiyorum.
- I don't want to get in anybody's way.
Tom'la anlaşmak çok kolay.
- Tom is very easy to get along with.
Arabaki herkes arabadan çıkmak ve bacaklarını germek istediğini söyledi.
- Everybody in the car said they wanted to get out and stretch their legs.
Aslan kafesinden dışarı çıkmak için mücadele etti.
- The lion struggled to get out of his cage.
Heyecanlanmak kızmakla hiçte aynı değildir.
- Getting excited is not at all the same as getting angry.
Kızmak için hiçbir neden yok.
- There's no reason to get angry.
Ben sadece kaçmak zorunda kaldım.
- I just had to get away.
Boston'dan kaçmak zorunda kaldım.
- I had to get away from Boston.
Kamyonunu tamir ettirmek için ne kadar ödemek zorunda kaldın?
- How much did you have to pay to get your truck fixed?
Arabayı tamir ettirmek 300 dolara maloldu.
- It cost $300 to get the car fixed.
Ben asla dans etmekten usanmam.
- I never get sick of dancing.
Buraya park etmek için izin aldın mı?
- Did you get permission to park here?
Bu dikiş makinasını kavramak ne kadar sürer?
- How long does it take to get the hang of this sewing machine?
Yürüyüş yapmak için bir süre dışarı çıkalım.
- Let's get out for a while to take a walk.
Tom'un işleri hatasız yapmak için tek şansı vardı.
- Tom had only one chance to get things right.
Bill ve John çene çalmak için ayda bir kez bir araya gelmekten hoşlanıyorlar.
- Bill and John like to get together once a month to shoot the breeze.
Bill ve John sohbet etmek için ayda bir kez bir araya gelmekten hoşlanıyorlar.
- Bill and John like to get together once a month to chat.
Tom'u okula götürmek zorunda kaldım.
- I had to get Tom to school.
Seni güvende olacağın bir yere götürmek istiyorum.
- I want to get you someplace where I know you'll be safe.
Tom seni ele geçirmek için dışarıda.
- Tom is out to get you.
Yakında Japon yemeklerini yemeye alışırsın.
- You will soon get used to eating Japanese food.
Yalnız yemek yemeye alışıyorum.
- I'm getting used to eating alone.
Adaya ulaşmak onlar için zordu.
- It was hard for them to get to the island.
Tom çatıya ulaşmak için merdivene tırmandı.
- Tom climbed up a ladder to get to the roof.
Tom yedek lastiği çıkarmak için bagajı açtı.
- Tom opened the trunk to get the spare tire.
Tom'u buradan çıkarmak zorundayız.
- We have to get Tom out of here.
Çocukların yalan söylemesinin ana nedeni azar işitmekten kaçınmaktır.
- The main reason kids tell lies is to avoid getting into trouble.
Yeni okul öğrencileri ile geçinmek zor gibi görünüyor
- It seems to be difficult for her to get along with students in the new school.
Onunla iyi geçinmek zordur.
- He is hard to get along with.
Onun o projeyi ciddiye almasını sağlamak için buradayız.
- We have got to get him to take that project seriously.
Bize bir indirim yapmalarını sağlamak zor olacak.
- It'll be difficult to get them to give us a discount.
Seninle daha fazla vakit geçirmek isterim, ama işime geri dönmeliyim.
- I'd love to be able to spend more time with you, but I have to get back to work.
Tom seni ele geçirmek için dışarıda.
- Tom is out to get you.
Gittiğim her yerde Noel müziklerini duymaktan bıkıyorum.
- I'm getting tired of hearing Christmas music everywhere I go.
Bunu söylediğini duymaktan bıkıyorum.
- I'm getting tired of hearing you say that.
Tom gezinmek için koltuk değneği kullandı.
- Tom used crutches to get around.
Sonunda, hastalıktan dolayı yürüyemez hale geldi ve gezinmek için motorlu tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı.
- In the end, because of the disease, he became unable to walk and had to use a motorized wheelchair to get around.
Tom'un başını belaya sokmakla ilgili uzun bir geçmişi var.
- Tom has a long history of getting into trouble.
Başını derde sokmak istemiyorum.
- I don't want to get you into trouble.
Bir sonraki uçağa binmek mümkün mü?
- Is it possible to get on the next flight?
Otobüse binmek için bir bilet almalısın.
- You must buy a ticket to get on the bus.
Sizinle temasa geçmek için en iyi yol hangisidir?
- What's the best way to get in touch with you?
Tom Mary ile temasa geçmek istiyor.
- Tom wants to get in touch with Mary.
Katılmaktan hoşlanmıyoruz.
- We don't like to get involved.
Tom ve ben sadece yemek yemek için hazırlanıyoruz. Bize katılmak ister misin?
- Tom and I are just getting ready to eat. Would you like to join us?
Ben bu adadan ayrılmak istiyorum.
- I want to get off this island.
Hava kararmadan önce eve dönmek istiyorsak şimdi ayrılmak zorundayız.
- We have to leave now if we want to get home before dark.
Ondan kurtulmak istiyorum.
- I want to get rid of it.
Ben bu yıpranmış halıdan kurtulmak zorunda kalacağım
- I will have to get rid of this worn-out carpet.
Oraya varmak ne kadar sürer?
- How long will it take to get there?
Arabayla istasyondan amcamın evine varmak yaklaşık sadece beş dakika aldı.
- It took only about five minutes to get to my uncle's house from the station by car.
Annem akşam yemeğini hazırlamakla meşguldü.
- Mother was busy getting ready for dinner.
Bayan West kahvaltı hazırlamakla meşgul.
- Mrs. West is busy getting breakfast ready.
Tom'un işi yaptırmak için kesinlikle yeterli zamanı var.
- Tom definitely had enough time to get the job done.
Tom işleri çabucak yaptırmak istedi.
- Tom wanted to get things done quickly.
Ben iş stratejisi ile ilgilenmek istiyorum.
- I want to get involved with business strategy.
Bunun gibi bir kamera almak istiyorum.
- I would like to get a camera like this.
Ben biraz hava almak için yürüyüşe gittim.
- I went for a walk to get some air.
How many children have you got?.
He got a lot of nerve.
We got to ride to clean up the streets / For our wives and our daughters!.
I can't go out tonight, I've got to study for my exams.
We got the last bus home.
He's a little odd. He got drunk and cleaned my whole house. He even organized my DVD collection.
A: 'You're not painting the house again are you?' B: 'Got it in one!'.
I don't get what you mean by fun. This place sucks!.
It's usually easy for Norwegians to understand what Swedes are saying.
- It's usually easy for Norwegians to get what Swedes are saying.
We're slowly getting there.
Sorry, I didn't get that. Could you repeat it?.
I'm gonna get him for that.
Get thee behind me.
She got from one side of the bridge to the other in no time.
I went on holiday and got malaria.
I can't get these boots off (or on).
We got behind the wall.
You need to get permission to leave early.
I put the getter into the container to get the gases.
He keeps calling pretending to be my boss — it gets me every time.
Walter had said, dear God, Thomas, it was St fucking Felicity if I'm not mistaken, and her face was to the wall for sure the night I got you.
I'll get the 9 a.m. to Boston.
Who do you expect to receive Christmas presents from?
- Who do you expect to get Christmas presents from?
I'm glad to hear that Tom didn't get hurt.
- I'm glad to hear Tom didn't get hurt.
I'm glad to hear Tom didn't get hurt.
- I'm glad to hear that Tom didn't get hurt.
She was well known for her gothic appearance.
- O, gotik görünümüyle iyi tanındı.
Batman and Robin are the only heroes in Gotham.
- Batman ve Robin, Gotham'daki tek kahramanlardır.
... we've got to make some modest adjustments. ...
... care is just prohibitive. And ' and we've got to deal with cost. ...