Haklısın. Yaşamaya devam etmek zorundayım.
- You're right. I have to go on living.
Böyle devam etmek benim için kesinlikle imkansızdır.
- It's absolutely impossible for me to go on like this.
Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.
- My father would not permit me to go on to college.
Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.
- He won't go on to graduate school.
Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.
- He won't go on to graduate school.
Yolculuğa çıkmadan önce saç tıraşı olmak istiyorum.
- I want to get a haircut before I go on the trip.
Benimle birlikte pikniğe gitmek istiyor musunuz?
- Do you want to go on a picnic with me?
Gittikçe daha fazla çift balayı gezilerine yurt dışına gitmektedir.
- More and more couples go on honeymoon trips abroad.
Tom diyet yapmaya ve biraz zayıflamaya karar verdi.
- Tom decided to go on a diet and lose some weight.
O ona sıkı bir diyet yapmasını tavsiye etti.
- She advised him to go on a strict diet.
I didn't make a decision because I didn't have anything to go on.
I really don't want to know what goes on between you and your boyfriend behind closed doors.
In order to get to town, I decided to go on the bus.
First of all, you go on about it far more than you think you do, ..
We cannot allow this state of affairs to continue any longer.
- We cannot allow this state of affairs to go on any longer.