Bütün kalbinle mutluluğu çağırsan, mutluluk kulak vermez. Mutluluk seçilmiş kişileri bulur.
- Auch wenn du vom ganzen Herzen nach dem Glück rufst, hört es dich nicht. Glück findet die, die auserkoren sind.
Bir insanın daha fazla mutluluk üzerine zaman harcaması gerekir.
- Man sollte viel mehr Zeit mit Glücklichsein verbringen.
Cehalet mutluluk değildir.
- Ignorance is not bliss.
Cehalet mutluluksa, daha fazla mutlu insanlar olmalı.
- If ignorance is bliss, there should be more happy people.
Tom keyifli şekilde mutlu.
- Tom is blissfully happy.
Keyifli bir şekilde mutlu olmak için çok fazla şeye ihtiyacın yok.
- You don't need much to be blissfully happy.
Sooner or later, his luck will run out.
- Früher oder später wird ihn sein Glück verlassen.
You're lucky because he didn't bite you.
- Du hast Glück gehabt, dass er dich nicht gebissen hat.