giydirilmiş

listen to the pronunciation of giydirilmiş
Турецкий язык - Английский Язык
clothed
garbed
robed
giy
wore

Tom wore a new coat to school today. - Tom bugün okula giderken yeni bir ceket giydi.

She wore a blue dress made by her mother for the concert. - O, konser için annesi tarafından yapılan mavi bir elbise giydi.

giy
{f} worn

I've worn holes in my socks. - Delik çoraplarımı giydim.

She has worn the same hat for a month. - Bir ay boyunca aynı şapkayı giydi.

giy
have on

Tom didn't have on his shoes. - Tom ayakkabılarını giymemişti.

That's a pretty dress you have on. - Giydiğin güzel bir elbisedir.

giy
put on

Put on a coat. If you don't, you'll catch a cold. - Üstüne paltonu giy. Giymezsen üşütürsün.

He put on his sweater wrong side out. - O kazağını ters yüz giydi.

giy
{f} wear

She was wearing dark brown shoes. - O koyu kahverengi ayakkabılar giyiyordu.

Who's wearing the blue T-shirt? - Mavi tişörtü kim giyer?

giy
endue
elbise giydirilmiş
enrobed
giydirilmiş
Избранное