Bu yıl birbirimize Noel armağanları vermek yerine hediyeler için harcayacağımız miktarı hayır kurumuna bağışladık.
- Instead of giving each other Christmas presents this year, we donated the amount we would have spent on presents to a charity.
Eski kitaplarımı bağışlıyorum.
- I'm giving my old books away.
EVET işareti vererek yanıtladı.
- He responded by giving the OK gesture.
Son zamanlarda, ona maaş çekini zamanında vermiyorlar.
- Recently, they have not been giving her her paycheck on time.
Bana küçük bir kredi vermeyi düşünür müsünüz?
- Would you consider giving me a small loan?
Tom'un Mary'ye para vermeye hiç niyeti yoktu.
- Tom had no intention of giving Mary any money.
EVET işareti vererek yanıtladı.
- He responded by giving the OK gesture.
Tom çaldığı tüm parayı geri vererek özür dilemeye çalıştı.
- Tom tried to make amends by giving back all the money he had stolen.
Arabamı hibe ediyorum.
- I'm giving my car away.
Eşyalarımı hibe ediyorum.
- I'm giving my stuff away.
Doğum yapma süreci çok acı vericidir.
- The process of giving birth is very painful.
Ben, o kızın kendisine yeni bir görünüm vermek için saçını kestiğini düşünüyorum.
- I think that girl cut her hair to give herself a new look.
Koko'ya yeni bir evcil hayvan vermek istediler.
- They wanted to give Koko a new pet.
Vazgeçmek cevap değildir.
- Giving up isn't the answer.
Tom'un canı vazgeçmek istedi.
- Tom felt like giving up.
Onu bana ver, lütfen.
- Give it to me, please.
Sanırım hapşıracağım... Bana bir mendil ver.
- I think I'm gonna sneeze. Give me a tissue.
Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.
- The suspect was given the third degree until he confessed his crime.
Mary telefon numarasını Tom'a verdiğini itiraf etti.
- Mary confessed that she had given Tom her phone number.
Bu kır çiçeklerinden hoş bir koku yayılıyor.
- These wild flowers give off a nice smell.
Bu gaz kötü bir koku verir.
- This gas gives off a bad smell.
Tom'a itiraf etmek için bir şans vermeliyiz.
- We should give Tom a chance to confess.
Ne demek istediğimi göstermek için size güzel bir örnek vereceğim.
- I will give you a good example to illustrate what I mean.
Askerler kahramanca savaştılar fakat sonunda teslim olmak zorunda kaldılar.
- The soldiers fought valiantly, but finally they had to give in.
Doğum günü için Tom'a ne hediye etmek istiyorsun?
- What do you want to give Tom for his birthday?
Bu geceki konser için bana bir çift bilet verildi. Benimle gitmek ister misin?
- I was given a couple of tickets for tonight's concert. Would you like to go with me?
Sana bir mesaj vermem rica edildi.
- I was asked to give you a message.
Sana biraz para vermeme ihtiyacın var mı?
- Do you need me to give you some money?
İnsana da aşırı sıcaklıklara karşı koruyucu cihazlar verilmektedir.
- Man, too, has been given protective devices against extreme temperatures.
This chair doesn't have much give.
A friendly voice on the phone welcoming prospective new clients is a must. Don't underestimate the importance of giving good phone.
We would have died without the unexpected rain that brought life-giving water.
... And by giving them those tax cuts, they had a little more money in their pocket and so ...
... robot view you? When the Terminator robot looked at you, there were subtitles giving ...