She beckoned me to come in.
- O bana içeri girmem için işaret etti.
May I come in? Yes, certainly.
- İçeri girebilir miyim? Evet, kesinlikle.
He got into this school in September last year.
- Geçen yıl eylül ayında bu okula girdi.
Tom broke the door window, reached inside, unlocked the door and got into the car.
- Tom kapı camını kırdı, içeriye girdi, kapının kilidini açtı ve arabaya bindi.
Does Tom get into the city very often?
- Tom çok sık şehre girer mi?
Tom tried to get into the locked room.
- Tom kilitli odaya girmeye çalıştı.
An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what?
- İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?
Knock on the door before entering the room.
- Odaya girmeden önce kapıyı tıklat.
The system will go into operation in a short time.
- Sistem kısa bir süre içinde hizmete girecek.
Tom wanted to go into politics.
- Tom siyasete girmek istedi.