Ziyaretçiler müzeye girmek için uzun bir kuyrukta beklediler.
- The visitors waited in a long line to get into the museum.
Birinin kapıyı çaldığını duyduğumda banyoya girmek üzereydim.
- I was about to get in the bath when I heard someone knocking on the door.
İçeri girmek için ne kadar para ödemek zorundayız?
- How much do we have to pay to get in?
Kendimi evimin dışında kilitledim, bu yüzden içeri girmek için pencereyi kıracağım.
- I've locked myself out of my house, so I'm going to break a window to get in.
Tom yine başını belaya sokmak istemiyor.
- Tom doesn't want to get in trouble again.
Başımı belaya sokmak istemiyorum.
- I don't want to get into trouble.
İçeri nasıl girdin? Anahtarın var mı?
- How did you get inside? Do you have a key?
Varır varmaz seninle temas kuracağım.
- I'll get in touch with you as soon as I arrive.
İçeriye girmek için başka bir yol bulmak zorundayız.
- We've got to find another way to get in.
They hacked his password and finally got in.
You'd better get in gear. We've got work to do!.
Do the early results say our candidate will get in?.
All of our students who applied to university got in.
You gained full marks in the exam. Get in!.