Yüzüne bakınca benden bir şeyler gizlediğini anladım.
- Als ich ihm ins Gesicht sah, merkte ich, dass er mir etwas verheimlichte.
Şeytanın herkes için şahsi bir yüzü vardır. Onu fark etmek zordur.
- Der Teufel trägt für jeden ein eigenes Gesicht. Es ist schwer, ihn zu erfassen.
Yüzüne bakınca benden bir şeyler gizlediğini anladım.
- Als ich ihm ins Gesicht sah, merkte ich, dass er mir etwas verheimlichte.
Tanıdık bir sima görmek güzel.
- Es ist schön, ein bekanntes Gesicht zu sehen.
Yüzüne bakınca benden bir şeyler gizlediğini anladım.
- Als ich ihm ins Gesicht sah, merkte ich, dass er mir etwas verheimlichte.
Soluk tenli uzun boylu bir adam odaya girdi ve Tom'un yanına oturdu.
- A tall man with a sallow complexion walked into the room and sat down next to Tom.
Onun açık bir teni vardır.
- She has a fair complexion.