Sen fil ile aslanın hikayesini bilir misin?
- Kennst du die Geschichte vom Elefanten und dem Löwen?
Lütfen bana hikayeyi ayrıntılı olarak anlat.
- Bitte erzähl mir die Geschichte ganz genau.
Tarih çalışmayı severim.
- I like studying history.
Susan Amerikan tarihi bölümünde okuyor.
- Susan is majoring in American history.
Biraz geçmişi araştırma yapıyorum, ve size birkaç soru sormak istiyorum.
- I'm doing some history research and would like to ask you a few questions.
Firmamızın uzun, uzun bir geçmişi var.
- Our company has a long, long history.
Uzun bir tarihçesi olan dilleri öğrenmeyi tercih ederim.
- I prefer learning languages that has a long history.
MSN' deki sohbetlerimizin tarihi kayıtları neredeler?
- Where are the history records of our chats on MSN?
MSN sohbetlerimizin tarihi kayıtları neredeler?
- Where are the history records of our MSN chats?
Tom'un bir madde bağımlılığı hikayesi var.
- Tom has a history of drug abuse.
Bu gerçek bir hikaye.
- It is a true history.
Şu ikizler hakkındaki gazete makalesini hatırlattım.
- I recalled a newspaper story about those twins.
Sana bir hikaye anlatmak istiyorum.
- I want to tell you a story.
Hikaye anlatmak ister misin, yoksa benim anlatmam mı gerekiyor?
- Do you want to tell the story, or should I?
Onun gösterdiği fotoğraf onun hikayesine renk kattı.
- The photo he showed added color to his story.
Kate Brian'in hikayesine şaşırmıştı.
- Kate was surprised by Brian's story.