She prayed for her son's return.
- O, oğlunun geri dönüşü için dua etti.
There is no returning to our younger days.
- Daha genç günlerimize geri dönüş yoktur.
He has made a turnaround of a hundred and eighty degrees.
- O, yüz seksen derecelik bir geri dönüş yaptı.
Tom will go back home soon.
- Tom yakında eve geri dönecek.
Let's go back before it begins to rain.
- Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
Go back to your seat.
- Koltuğunuza geri dönün.
Tom certainly wouldn't be pleased if Mary decided to go back to work.
- Mary işe geri dönmeye karar verse, Tom kesinlikle memnun olmaz.
I'll stay here till you get back.
- Sen geri dönünceye kadar burada bekleyeceğim.
Tom has to get back to work.
- Tom işe geri dönmek zorunda.
Tom will be returning soon.
- Tom yakında geri dönecek.
The typhoon prevented us from returning to Tokyo.
- Tayfun bizim Tokyo'ya geri dönmemizi engelledi.
After a long absence, he returned home.
- Uzun bir yokluktan sonra eve geri döndü.
He returned to Japan.
- O, Japonya'ya geri döndü.
He returned to Japan.
- O, Japonya'ya geri döndü.
After a long absence, he returned home.
- Uzun bir yokluktan sonra eve geri döndü.