Mutual steps have to be taken.
- Karşılıklı adımlar atmak gerekmektedir.
We need to work together to find a solution to our mutual problem.
- Bizim karşılıklı sorunumuza bir çözüm bulmak için birlikte çalışmamız gerekmektedir.
In living through these uncertain times, it is necessary to be flexible and not be a captive to traditional values.
- Bu belirsiz zamanlarda yaşamada, esnek olmak ve geleneksel değerlere esir olmamak gerekmektedir.
It is necessary that she see a doctor.
- Onun bir doktorla görüşmesi gerekmektedir.
In case of fire, you should dial 119.
- Yangın durumunda 119'u tuşlamanız gerekmektedir.
Stockings should be of the proper size.
- Çoraplar uygun boyutta olması gerekmektedir.
We must work hard to break down social barriers.
- Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
Mutual steps have to be taken.
- Karşılıklı adımlar atmak gerekmektedir.
The world needs to develop new energy sources in place of oil.
- Dünya'nın petrol yerine yeni enerji kaynakları geliştirmesi gerekmektedir.
We need to work together to find a solution to our mutual problem.
- Bizim karşılıklı sorunumuza bir çözüm bulmak için birlikte çalışmamız gerekmektedir.
My clock needs to be fixed.
- Saatimin onarılması gerekiyor.
I need medicine. Where is the pharmacy?
- Bana ilaç gerekiyor. Eczane nerede?
I wondered whether or not Tom had told Mary she didn't need to do that.
- Tom'un Mary'ye bunu yapması gerekmediğini söyleyip söylemediğini merak ettim.
Tom was uncertain whether or not he should tell Mary.
- Tom Mary'ye söyleyip söylememesi gerektiğinden emin değildi.
This problem demands immediate attention.
- Bu soruna hemen dikkat edilmesi gerekir.
Raising a child demands patience.
- Bir çocuk yetiştirmek sabır gerektirir.
Tom didn't want to spend any more time than necessary in Boston.
- Tom Boston'da gerektiğinden daha fazla zaman geçirmek istemedi.
Your shoes want mending.
- Ayakkabılarının tamir edilmesi gerekiyor.
The existing law concerning car accidents requires amending.
- Araba kazaları ile ilgili mevcut yasa değişiklikler gerektirir.
That's nothing you need to concern yourself with.
- Bu kendinizi endişelendirmenizi gereken bir şey değil.
You ought to have known that he was sick in bed.
- Onun yatakta hasta olduğunu bilmen gerekirdi.
Admitting his lack of experience, I still think that he ought to do better.
- Onun tecrübe eksikliğini kabul etmeme rağmen, hâlâ daha iyi yapması gerektiğini düşünüyorum.
Please tell me the requirements for admission to the college.
- Koleje kabul için gerekli şeyleri anlatabilir misiniz.
In my opinion, happiness has a few fundamental requirements.
- Bana göre, mutluluğun birkaç temel gereksinimi var.
All passengers are required to show their tickets.
- Tüm yolcuların biletlerini göstermeleri gerekir.
You're required to help them.
- Ona yardım etmen gerek.
I find it necessary to be able to say what I feel.
- Ne hissettiğimi söyleyebilmeyi gerekli buluyorum.
If you are going abroad, it's necessary to have a passport.
- Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.
Necessity is the mother of invention.
- Gereksinim icatın annesidir.
In the United States the automobile is a necessity and not a luxury.
- Amerika Birleşik Devletleri'nde otomobil bir lüks değil, bir gerekliliktir.
This will come in handy in a pinch.
- Bu gerektiğinde işe yarayacak.
You'll get used to living alone in a pinch.
- Gerektiğinde yalnız yaşamaya alışacaksın.
Bu yalnızca biraz istikrar icap ettirir.
- Bu sadece biraz kararlılık gerektirir.