Select Keyboard: Türkçe ▾ X
| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Tom doesn't know the difference between reality and fantasy.
- Tom gerçeklik ve fantazi arasındaki farkı bilmiyor.
Because it is politics that has caused this war, making the war our everyday reality.
- Savaşı gündelik gerçeklik yaparak, bu savaşa sebep olan politik görüştür.
Let's face the reality!
- Gerçeklikle yüzleşelim!
There are many truths, but only one reality.
- Birçok gerçekler ama yalnızca tek gerçeklik vardır.
What is the difference between reality and truth?
- Gerçeklik ve gerçek arasındaki fark nedir?
Was the money actually paid?
- Para gerçekten ödenildi mi?
Can computers actually translate literary works?
- Bilgisayarlar gerçekten edebi eserleri çevirebilir mi?
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
- Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
At last, the truth became known to us.
- Sonunda gerçek bizim tarafımızdan öğrenildi.
All of you are familiar with the truth of the story.
- Hepiniz gerçek hikayeyi biliyorsunuzdur.
Tom was genuinely surprised.
- Tom gerçekten şaşırmıştı.
The document is neither genuine nor forged.
- Belge ne gerçek ne de sahte.
I doubt the authenticity of the document.
- Belgenin gerçekliğinden şüpheliyim.
That he was busy is true.
- Onun meşgul olduğu gerçektir.
His story sounds true.
- Onun hikayesi gerçek görünüyor.
Have you ever experienced virtual reality?
- Sanal gerçekliği hiç deneyimledin mi?
Have you ever tried virtual reality?
- Sanal gerçekliği hiç denedin mi?
As a consequence of its fun factor, Tatoeba contains random bits of factual information.
- Eğlenceli faktörün bir sonucu olarak, Tatoeba rastgele gerçek bilgi bitleri içeriyor.
The factual world is often weirder than the fictional world.
- Gerçek dünya genellikle kurgusal dünyadan daha tuhaftır.
The facts did not become public for many years.
- Gerçekler uzun yıllar boyunca açıklanmadı.
This fact must not be forgotten.
- Bu gerçek unutulmamalı.
Using cash makes you think money is truly substantial.
- Nakit kullanmak sana paranın gerçekten önemli olduğunu düşündürür.
These items must be returned to their rightful owner.
- Bu eşyalar gerçek sahibine iade edilmelidir.
Do you really want to sell your house right now?
- Evini hemen satmayı gerçekten istiyor musun?
Tom isn't very good at concealing the way he really feels.
- Tom gerçekten hissettiği şekli gizlemede çok iyi değildir.
He is very clever indeed.
- O gerçekten çok zeki.
Preventive measures are much more effective than the actual treatment.
- Önleyici tedbirler gerçek tedaviden çok daha etkilidir.
That was really effective.
- O gerçekten etkiliydi.
What he says is gospel.
- Onun söylediği şey gerçek.
Even though the media reports that she is a potential presidential candidate, does anyone really think that she is a potential president?
- Medya onun potansiyel bir başkan adayı olduğunu bildirmesine rağmen, herhangi biri gerçekten onun potansiyel bir başkan olduğunu düşünüyor mu?
Tom believes the philosophy of Ayn Rand is truly objective.
- Tom, Ayn Rand felsefesinin gerçekten tarafsız olduğuna inanmaktadır.
Esperanto is a truly regular and easy language.
- Esperanto gerçekten düzenli ve kolay bir dildir.
The facts weren't properly understood.
- Gerçekler tam olarak anlaşılmadı.
A proper gentleman brings his lady red roses.
- Gerçek bir beyefendi kadınına kırmızı güller getirir.
I felt really positive.
- Gerçekten olumlu hissettim.
No one knows the real reason why we love dogs.
- Hiç kimse bizim köpekleri niçin sevdiğimizin gerçek nedenini bilmiyor.
I know the real reason for his absence.
- Onun yokluğunun gerçek nedenini biliyorum.
The true secret of writing a good letter is to write as if you were talking.
- İyi bir mektup yazmanın gerçek sırrı sanki konuşuyormuşsun gibi yazmaktır.
I hide the true amount from her.
- Gerçek miktarı ondan saklarım.
I think I'm starting to understand exactly what real love is.
- Sanırım gerçek aşkın ne olduğunu tam olarak anlamaya başlıyorum.
I know exactly what you mean. Parents can be really annoying.
- Ne demek istediğini tam olarak biliyorum. Anne ve babalar gerçekten sinir bozucu olabiliyorlar.
If you keep on complaining, I will get mad for real.
- Şikayet etmeye devam edersen, gerçekten delireceğim.
At that time, I thought that I was going to die for real.
- O zaman, gerçekten öleceğimi sandım.
She looks young, but in reality she's over 40.
- O genç görünüyor, ama gerçekte o, 40 yaşın üzerinde.
You ought to face the stark reality.
- Yalın gerçeklikle yüz yüze gelmelisin.
These items must be returned to their rightful owner.
- Bu eşyalar gerçek sahibine iade edilmelidir.
To be truthful, this matter doesn't concern her at all.
- Gerçekçi olmak gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.
I don't think he is truthful.
- Onun gerçekçi olduğunu sanmıyorum.
He explains the literal meaning of the sentence.
- O, cümlenin gerçek anlamını açıklıyor.
I am literally crying right now.
- Ben şimdi gerçekten ağlıyorum.
I sincerely, truly believe that.
- İçtenlikle, gerçekten ona inanıyorum.
Tom seemed really sincere.
- Tom gerçekten samimi görünüyordu.