genişlet

listen to the pronunciation of genişlet
Турецкий язык - Английский Язык
(Bilgisayar) enhance
(Bilgisayar) stretch

Stretch the pizza with your hands. - Pizzayı elinizle genişletin.

(Bilgisayar) extend

The city wants to extend the road. - Şehir yolu genişletmek istiyor.

From Sendai I extended my journey to Aomori. - Seyahatimi Sendai'den Aomori'ye kadar genişlettim.

(Bilgisayar) scale
(Bilgisayar) extract
widen

They widened the road. - Onlar yolu genişletti.

Television helps us widen our knowledge. - Televizyon bilgimizi genişletmemize yardımcı olur.

{f} widened

They widened the road. - Onlar yolu genişletti.

He widened his small circle of friends. - O, küçük arkadaş çevresini genişletti.

dilate
broaden

Esperanto helped me broaden my intellectual and cultural horizons. - Esperanto benim entellektüel ve kültürel ufuklarımı genişletmeme yardımcı oldu.

Good films broaden our horizons. - İyi filmler ufuklarımızı genişletir.

{f} expanded

I've changed and expanded the text. - Metni değiştirip genişlettim.

He expanded his research. - O, araştırmasını genişletti.

expand

In this way, the students of the University have the opportunity to expand their cultural horizons. - Üniversitedeki öğrencilerin bu şekilde kültürel ufuklarını genişletme olanağı var.

The workers are expanding the road. - İşçiler yolu genişletiyor.

genişle
{f} broadening
genişle
expand

The workers are expanding the road. - İşçiler yolu genişletiyor.

University education is designed to expand your knowledge. - Üniversite eğitimi bilginizi genişletmek için tasarlanmıştır.

genişle
{f} expanding

The workers are expanding the road. - İşçiler yolu genişletiyor.

genişle
become wide
seviye genişlet
(Bilgisayar) expand an outline