gelirler

listen to the pronunciation of gelirler
Турецкий язык - Английский Язык
revenues

The mayor thought that he should investigate the decline in tax revenues. - Belediye başkanı, vergi gelirlerindeki azalmanın araştırılması gerektiğini düşündü.

A loss in third-quarter revenues was predicted. - Üçüncü çeyrek gelirlerinde bir kayıp öngörülüyordu.

(Ticaret) receipts
(Ticaret) income

Tom and Mary save half of their income every year. - Tom ve Mary her yıl gelirlerinin yarısını tasarruf eder.

And the good news is that today the economy is growing again. Wages, incomes, home values and retirement accounts are all rising again. Poverty is falling again. - Ve iyi haber şu ki ekonomi tekrar büyüyor. Maaşlar, gelirler, ev fiyatları ve emeklilik hesapları yeniden artıyor. Yoksulluk yine düşüyor.

(Ticaret) returns
gelir
revenue

Many websites are supported by revenue from advertising. - Birçok web sitesi reklam geliriyle desteklenir.

His revenue doubled after retirement. - Onun geliri, emekli olduktan sonra iki katına çıktı.

gelir
income

Her large income enables her to go to Paris every year. - Onun büyük geliri onun her yıl Paris'e gitmesini sağlıyor.

If I had 25% more income, I'd be more satisfied with my life. - Eğer yüzde 25 daha fazla gelirim olsaydı yaşamımdan daha hoşnut olurdum.

gelirler ve mülkiyet dağılımı
(Hukuk) distribution of incomes and property
gelecek yıllara ait gelirler
(Ticaret) accrued income
gelir
revenues

The mayor thought that he should investigate the decline in tax revenues. - Belediye başkanı, vergi gelirlerindeki azalmanın araştırılması gerektiğini düşündü.

Revenues are growing, but not as fast as costs. - Gelirler artıyor, ancak masraflar kadar hızlı değil.

gelir
proceeds
gelir
earnings
gelir
gam

As soon as he got home, he began to play a computer game. - O eve gelir gelmez bir bilgisayar oyunu oynamaya başladı.

gelir
receipts
gelir
(Ticaret) earning
gelir
(Ticaret) returns

Water is the principle of all things; all comes from water, and to water all returns. - Su her şeyin anasıdır; her şey sudan gelir, ve suya döner.

gelir
increment
gelir
allowance
gelir
return

Water is the principle of all things; all comes from water, and to water all returns. - Su her şeyin anasıdır; her şey sudan gelir, ve suya döner.

gelir
means

If your boss sacks you, it means you're fired. - Eğer patronun seni kovarsa, bu işten atıldığın anlamına gelir.

By that, Boeing means that there may also have been other problems, but that an accident could have been avoided if the crew had done their job correctly. - Onunla, Boeing diğer sorunların da olabileceği, ama mürettabat işini doğru şekilde yaparsa bir kazadan kaçınılabileceği anlamına gelir.

gelir
(Ticaret) receipt
gelir
emolument
gelir
revenue expenditure
gelir
takings
gelir
gainings
Gelir
input
gelir
income to
gelir
(Hukuk) earnings, income
gelir
yield
gelir
income, revenue, receits, emolument
gelir
drawings
gelir
rente
gelir
finance
hizmetler ve gelirler toplamı
(Hukuk) services and incomes net
katma gelirler
(Hukuk) additional revenues
milli gelirler yasası
(Ticaret) internal revenue code
otonom gelirler
(Ticaret) autonomous receipts
Турецкий язык - Турецкий язык
(Hukuk) VARİDAT
Gelir
(Hukuk) İRAT
gelir
Bir kimseye veya topluluğa belli zamanlarda, belli yerlerden gelen para, varidat
gelir
Bir ekonomik birimin belli bir süre içinde kazandığı ücret, aylık, kira vb., varidat, irat
gelir
Bir kimseye veya topluluğa belli zamanlarda, belli yerlerden gelen para, varidat: "Saklanan bir gelir vardı ki aç, çıplak kalmıyorlardı."- M. Yesarî
gelir
Bir ekonomik birimin belli bir süre içinde kazandığı para (ücret, aylık, kira vb.), varidat, irat
gelirler
Избранное