Senin varlığın benim yaşama sevincim - Your presence in my life is a source of joy.
O Alfa Centauri'deki egzobiyolojik varlık makalesini yazdı.
- He wrote the article Exobiological Presence in Alpha Centauri.
Hanımefendilerin huzurunda şapkalarınızı çıkarmak zorundasınız.
- You must take off your hats in the presence of ladies.
Onun huzurunda utangaç hissettim.
- She felt shy in his presence.
Bugün burada bulunma amacımız silah seslerini susturmak - Our presence here today is to silence the gunshots.
Onun varlığı benim için önemli.
- Its presence is important for me.
Onun varlığı benim için önemli.
- Her presence is important to me.
I told you not to mention that in her presence.
- Ich habe dir doch gesagt, das nicht in ihrer Gegenwart anzusprechen.
You should better not smoke in his presence.
- Sie sollten in seiner Gegenwart lieber nicht rauchen.