Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti.
- Allen was given a problem that was impossible to solve.
Sophie'nin kendi midillisi vardı. Ona babası tarafından verilmişti.
- Sophie had her own pony. It had been given to her by her father.
Zaman verilirse, bu sorunu çözebilmeliyiz.
- Given time, we should be able to solve this problem.
Bu yıl yine amatör müzisyenler tarafından birçok konser veriliyor.
- Again this year a lot of concerts are being given by amateur musicians.
O, bizim onunla nasıl uğraştığımızdır.
- That's how we dealt with it.
Sen hiç böyle bir sorunla uğraştın mı?
- Have you ever dealt with a problem like this?
Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti.
- Allen was given a problem that was impossible to solve.
Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
- Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
İnsanlar malların belirli bir öğesini ne kadar çok alırsa, onun fiyatı o kadar yüksek olur.
- The more people buy a given item of merchandise, the higher its price.
Who knows what he'll accomplish if given the chance?
- Wer weiß, was er ausführen wird, wenn ihm die Chance gegeben wird?
Intermediate and advanced language courses are given in the language being learned.
- Zwischen- und Fortgeschrittenen Sprachkurse werden in der Sprache gegeben, die gelernt wurde.