Bozuk radyoyu tamir edebilir misin?
- Can you fix the broken radio?
O, bozuk bir kamera buldu.
- He found a broken camera.
Tutulmamış bir söz hiç verilmemesinden daha iyidir.
- Better a broken promise than none at all.
She cannot have broken her promise.
- Sie kann ihr Versprechen nicht gebrochen haben.
Promises are made to be broken.
- Versprechen werden gemacht, um gebrochen zu werden.