geçmişle

listen to the pronunciation of geçmişle
Турецкий язык - Английский Язык
by past
geçmiş
history

I'm doing some history research and would like to ask you a few questions. - Biraz geçmişi araştırma yapıyorum, ve size birkaç soru sormak istiyorum.

Our company has a long, long history. - Firmamızın uzun, uzun bir geçmişi var.

geçmiş
{i} past

It is considered impossible to travel back to the past. - Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.

Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion. - Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir.

geçmişle hesaplaşmak
come to terms with the past
geçmiş
background

She always prides herself on her academic background. - O, hep akademik geçmişiyle övünür.

I checked on Tom's background and he seems to be a well-respected man. - Tom'un geçmişine bir göz attım ve o oldukça saygı duyulan bir adam gibi görünüyor.

geçmiş
{s} previous

No previous experience is required. - Geçmiş deneyim gerekli değil.

geçmiş
{i} departing
geçmiş
former

In former days, men sold themselves to the Devil to acquire magical powers. Nowadays they acquire those powers from science, and find themselves compelled to become devils. - Geçmişte insanlar sihirli güçler kazanmak için kendilerini şeytana satarlardı. Şimdilerde bu güçleri bilimden kazanıyorlar ve kendilerini şeytanlaşmak zorunda buluyorlar.

geçmiş
yore
geçmiş
passed

My grandparents were German, and the language has been passed down to me and my brother. - Büyükbaba ve büyükannelerim Almandı ve dil bana ve erkek kardeşime geçmiş oldu.

I must have passed out. - Kendimden geçmiş olmalıyım.

geçmiş
{i} antecedents
geçmiş
(Bilgisayar) retro
geçmiş
excelled
geçmiş
departed
geçmiş
foregone
geçmiş
gone

The summer had gone before I knew it. - Ben tanımadan önce yaz geçmişti.

Tom was only gone for fifteen minutes. - Tom sadece on beş dakika kendinden geçmişti.

geçmiş
geared
geçmiş
bygone

Let's let bygones be bygones. - Bırak geçmişte kalsın.

No one can bring back a bygone era. - Kimse geçmiş dönemi geri getiremez.

geçmiş
lost
geçmiş
forefathers, ancestors
geçmiş
the dead, the deceased
geçmiş
past, passed
geçmiş
passe

Days turned into weeks, weeks turned into months and, before we knew it, another year had passed. - Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı ve biz ne olduğunun farkına bile varmadan başka bir yıl daha geçmiş oldu.

I must've passed out. - Kendimden geçmiş olmalıyım.

geçmiş
lang syne
geçmiş
standing
geçmiş
past its prime, passé (flower)
geçmiş
overripe, overmature (fruit)
geçmiş
past, bygone; past, background; history
geçmiş
past; bygone
geçmiş
past, the past
geçmiş
belated
geçmiş
yesterdays
geçmiş
case history
geçmiş
olden
geçmiş
pluperfect
geçmiş
preterite

Sometimes Tom uses the preterite incorrectly. - Bazen Tom geçmiş zamanı yanlış kullanıyor.

geçmiş
perfect
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение geçmişle в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Geçmiş
(Hukuk) MAZİ
Geçmiş
(Osmanlı Dönemi) NADİB
Geçmiş
dün
Geçmiş
geçkin
Geçmiş
cemaziyülevvel
geçmiş
Arkada kalan hayat, mazi: "Perde perde örtülü olan eski bir geçmişten kulaklarına garip bir fısıltı gelmişti."- O. C. Kaygılı
geçmiş
Zaman bakımından geride kalmış
geçmiş
Birinin ölmüş ana, baba ve yakınları
geçmiş
Bugüne göre geride kalmış olan zaman, mazi: "Onlar bu davranışlarıyla geçmişte sadece huzursuzluk yarattı."- N. Cumalı
geçmiş
Zaman bakımından geride kalmış: "Bu eski sesler içinde geçmiş zamanlar uyuyor, uyanıyor, geriniyor, yaşıyor gibidir."- A. Ş. Hisar. Çürümeye yüz tutmuş
geçmiş
Arkada kalan hayat, mazi
geçmiş
Birinin ölmüş ana, baba ve yakınları: "Senin de yedi göbek geçmişine rahmet okusun ha?"- M. Ş. Esendal
geçmiş
Çürümeye yüz tutmuş
geçmiş
Geçme işini yapmış
geçmiş
Bu güne göre geride kalmış olan zaman, mazi
geçmişle
Избранное