Amcam bana bir hediye verdi.
- My uncle gave me a present.
Amcam ona bir hediye verdi.
- My uncle gave him a present.
Ona doğum günü için bir hediye vermek istiyorum.
- I would like to give him a present for his birthday.
Ben, o kızın kendisine yeni bir görünüm vermek için saçını kestiğini düşünüyorum.
- I think that girl cut her hair to give herself a new look.
Kötü havadan dolayı şehrin görülmeye değer yerlerini görme fikrinden vazgeçtim.
- I gave up the idea of seeing the sights of the city because of the bad weather.
Fuji Dağına tırmanma planlarından vazgeçtiler.
- They gave up their plan to climb Mt. Fuji.
Ev ödevimi yapmaya çalıştım, fakat nasıl yapacağımı gerçekten bilmiyordum, bu yüzden vazgeçtim.
- I tried to do my homework, but I didn't really know how to do it, so I gave up.
Ben bir yıl önce sigara içmekten vazgeçtim.
- I gave up smoking a year ago.
Bu kitabı sana vereceğim.
- I will give you this book.
Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.
- Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature.
Tom'a itiraf etmek için bir şans vermeliyiz.
- We should give Tom a chance to confess.
Mary telefon numarasını Tom'a verdiğini itiraf etti.
- Mary confessed that she had given Tom her phone number.
Bu gaz kötü bir koku verir.
- This gas gives off a bad smell.
Güzel koku göz önüne alındığında, öğle yemeğinin hazır olduğundan şüphe yok.
- Given the lovely smell, there's no doubting that lunch is ready.
Tom'a itiraf etmek için bir şans vermeliyiz.
- We should give Tom a chance to confess.
Ne demek istediğimi göstermek için size güzel bir örnek vereceğim.
- I will give you a good example to illustrate what I mean.
Askerler kahramanca savaştılar fakat sonunda teslim olmak zorunda kaldılar.
- The soldiers fought valiantly, but finally they had to give in.
Doğum günü için Tom'a ne hediye etmek istiyorsun?
- What do you want to give Tom for his birthday?
Bu geceki konser için bana bir çift bilet verildi. Benimle gitmek ister misin?
- I was given a couple of tickets for tonight's concert. Would you like to go with me?
Sana bir mesaj vermem rica edildi.
- I was asked to give you a message.
Tom bana istediğin bir şeyi sana vermemi söyledi.
- Tom told me to give you anything you want.
İnsana da aşırı sıcaklıklara karşı koruyucu cihazlar verilmektedir.
- Man, too, has been given protective devices against extreme temperatures.
This chair doesn't have much give.
A friendly voice on the phone welcoming prospective new clients is a must. Don't underestimate the importance of giving good phone.
... you know that this is for the pager which is what you gave so many when he ...
... and AK-47 type weapons were ' were given to people that ultimately gave them to ' to ...