Bahçe, evin önündedir.
- The garden is in front of the house.
Bahçedeki bütün çiçekler sarı.
- All the flowers in the garden are yellow.
Tom, Jacksonların bahçıvanıdır.
- Tom is the Jacksons' gardener.
Bahçıvan bahçenin ortasına bir gül ağacı dikti.
- The gardener planted a rose tree in the middle of the garden.
Tepeler, küçük bir müze, bir park ve büyük bir kilise vardır.
- There are hills, a little museum, a public garden and a big church.
Park içinde bir heykel bahçesi var.
- There's a sculpture garden inside the park.
Köpek çitin üzerinden bahçeye atladı.
- The dog jumped over the fence into the garden.
O, bahçeye bir çiçek soğanı ekti.
- She planted the flower bulb in the garden.
Babamın bir dinlenmeye ihtiyacı var. O üç saattir bahçede çalışmaktadır.
- Dad needs to take a rest. He's been working in the garden for three hours.
O, bahçede çalışmayı sever.
- He likes to work in the garden.
Bahçede çalışırken elbiselerimi yırtarım.
- I tear my clothes when I work in the garden.
garden shed (= a shed in a garden).
garden of microphones, which stuck up like metal flowers in her face.
UK equivalent)I love to do gardening.
There are no roses in the garden.
- There aren't any roses in the garden.
Tom has a big garden as well.
- Tom has a big garden, too.