Tom dislikes noisy cities.
- Tom gürültülü şehirleri sevmiyor.
We can not carry on conversation in such a noisy room.
- Konuşmayı böylesine gürültülü bir odada sürdüremeyiz.
Please speak louder. It is too noisy here.
- Lütfen daha yüksek sesle konuş. Burası çok gürültülü.
It was getting louder and louder.
- Gittikçe gürültülü oluyordu.
Tom laughed uproariously.
- Tom gürültülü bir şekilde güldü.
It was getting louder and louder.
- Gittikçe gürültülü oluyordu.
Please speak louder. It is too noisy here.
- Lütfen daha yüksek sesle konuş. Burası çok gürültülü.
Thunderstorms are both scary and exciting.
- Gök gürültülü fırtınalar hem korkutucu hem de heyecan vericidirler.
Do you like thunderstorms?
- Gök gürültülü fırtınaları sever misin?
I can't stand that noise.
- O gürültüye katlanamam.
We can't sleep because of the noise.
- Gürültüden dolayı uyuyamıyoruz.
gürültülü ortamları sevimiyorum.
There was such a racket at my house last night, I couldn't sleep.
- Dün gece evimde bu tür bir gürültü vardı uyuyamadım.
I can't sleep with all that racket.
- Ben bütün o gürültü ile uyuyamıyorum.
The neighbours have been banging about next door all morning.
- Yan komşular sabahtan beri gürültü yapıyor.
The loud noise is driving me crazy.
- Yüksek gürültü beni delirtiyor.
The time-bomb exploded with a loud noise.
- Bir saatli bomba bir gürültü ile patladı.
I hear the hubbub of the children in the background.
- Arka planda çocukların gürültüsünü duyuyorum.
The road roller is noisy.
- Yol silindiri gürültülü.
There was a sharp peal of thunder.
- Şiddetli bir gök gürültüsü vardı.
We heard the tree fall with a crash.
- Büyük bir gürültüyle ağacın düştüğünü duyduk.
The plane turned sharply to the right just before it crashed.
- Uçak gürültüyle yere çakılmadan hemen önce, keskin bir şekilde sağa döndü.
Who can translate the difference between noise and sound?
- Gürültü ve ses arasındaki farkı kim çevirebilir?
I was woken up by the sound of thunder this morning.
- Bu sabah gök gürültüsü ile uyandım.
Tom laughed uproariously.
- Tom gürültülü bir şekilde güldü.
Tom was awakened by the ruckus.
- Tom gürültü tarafından uyandırıldı.
The kids like to roughhouse with each other.
- Çocuklar birbirleriyle gürültü etmeyi severler.
The roar of their own cannons was extremely loud.
- Kendi toplarının gürlemesi son derece gürültülüydü.