günler

listen to the pronunciation of günler
Турецкий язык - Английский Язык
days

I never read this book without being reminded of my old days. - Bana geçmiş günlerimi hatırlatmaksızın bu kitabı hiç okumadım.

How can I forget those days? - Bu günleri nasıl unutabilirim?

times

Let's remember the good times. - İyi günleri hatırlayalım.

The cottage reminded me of the happy times I had spent with her. - Sayfiye evi bana onunla birlikte geçirdiğim mutlu günleri hatırlattı.

gün
day

We must sleep at least seven hours a day. - Günde en az yedi saat uyumak zorundayız.

Good day, how are you? - İyi günler, nasılsın?

günler sonra
day after day
gün
day, days, time, times, period
iyi günler
goodday
gün
happy days, better times, days of happiness
gün
sunlight

Paintings should not be exposed to direct sunlight. - Tablolar, doğrudan güneş ışığına maruz bırakılmamalıdır.

This room doesn't get much sunlight. - Bu oda çok fazla güneş ışığı almıyor.

gün
present

I would like to give him a present for his birthday. - Ona doğum günü için bir hediye vermek istiyorum.

I got you a pen as a birthday present. - Doğum günü hediyesi olarak sana kalem aldım.

gün
today

As everyone knows, today is a very significant day for us. - Herkesin bildiği gibi, bugün bizim için çok anlamlı bir gündür.

In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday. - Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.

gün
(Bilgisayar) on
gün
sunshine

This room gets a lot of sunshine. - Bu oda bol güneş ışığı alır.

This room doesn't get much sunshine. - Bu oda çok fazla güneş ışığı almaz.

gün
time

How many times a day does that bus run? - O otobüs günde kaç kez çalışır?

These medicines should be taken three times a day. - Bu ilaçlardan günde üç kez alınmalı.

zor günler
hard times
gün
special day, feast day
gün
date (a given point of time)
gün
day, time
gün
(Latin) dies

Sami will maintain his innocence until the day he dies. - Sami masumiyetini öldüğü güne kadar sürdürecek.

gün
a woman's at-home day
gün
the day
gün
on the day
gün
day a
gün
by the day
iyi günler
Have a nice day, Have a good one
birbirini izleyen günler
(Ticaret) sequential days
eski güzel günler
Auld Lang Syne
gelecek günler
coming days
geçmiş mutlu günler
palmy days
gün
daytime, day
gün
day; sun; sunlight, sunshine; daytime; today, present; time; age, period; good times; date; at-home day
gün
daylight, sunlight
gün
(Hukuk) date

Date of last revision of this page: 2010-11-03 - Bu sayfanın son güncellenme tarihi: 2010.11.03

Tom had a date for Valentine's Day. - Tom'un sevgililer günü için bir randevusu vardı.

gün
sun

Every day they killed a llama to make the Sun God happy. - Onlar Güneş Tanrısı'nı mutlu etmek için her gün bir lama öldürdü.

You don't go to school on Sunday, do you? - Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?

gün
bee

I thought doing this would be easy, but we've been working all day and we're still not finished. - Bunun kolay olacağını düşünmüştüm, fakat bütün gün çalışıyoruz ve hâlâ bitirmedik.

There is nothing like a glass of beer after a whole day's work. - Bir tam günlük çalışmadan sonra bir bardak bira gibi bir şey yoktur.

hey gidi günler
those were the days
iyi ve kötü günler
the ups and downs
kritik günler
(Tıp) critical days
kötü günler
hard times
neydi o günler
those were the days
rahat ve huzurlu günler
halcyon days
sayılı gün/günler çabuk/tez geçer
(Atasözü) Deadlines come to an end in no time flat
yaz sonundaki sıcak günler
Indian summer
zor günler geçirmek
fall on evil days
İyi günler!
Good day!
ıyi günler
have a nice day
Турецкий язык - Турецкий язык
(Hukuk) EYYA
(Hukuk) EYYAM
gün
Zaman, sıra: "Biz bu ihtiyara son günlerinde hiç aklından geçirmediği bir saadet sağladık."- H. Taner. Çağ, devir. İyi yaşanmış zaman
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre: "Kız kardeşi üç yıl, bir gün olsun canı sıkılmadan yaşadı Tatvan'da."- N. Cumalı. İçinde bulunulan zaman: "Aylıkları, günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu."- R. N. Güntekin
gün
Güneş ışığı
gün
Güneş: "Gün biraz yükselince ıssı bir sıcak kırları kapladı."- M. Ş. Esendal
gün
Gündüz: "Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş."- H. Taner
gün
Tarih
Gün
(Hukuk) YEVM
Gün
ruz
gün
Zaman, sıra
gün
Çoğunlukla ev hanımlarının ayın belirli günlerinde konuk ağırlamak için yaptıkları toplantı
gün
Güneş

Merih güneşten dördüncü gezegendir. - Mars güneşten dördüncü gezegendir.

güneşin çıkmış olmasına rağmen, hava soğuktu. - Güneş çıkmış olsa bile hava soğuktu.

gün
İçinde bulunulan zaman
gün
İyi yaşanmış zaman
gün
Çağ, devir
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre
gün
Bayram niteliğinde özel gün
gün
Gündüz
günler
Избранное