The gardener planted a rose tree in the middle of the garden.
- Bahçıvan bahçenin ortasına bir gül ağacı dikti.
The roses are in bloom.
- Güller çiçek açmışlar.
Goodbye! When you have more time, come back and play!
- Güle güle! Daha fazla zamana sahip olduğunda, geri gel ve oyna!
I didn't say goodbye to my mom.
- Anneme güle güle demedim.
Goodbye. I'll see you at the time we agreed on.
- Güle güle. Üzerinde anlaştığımız zamanda görüşürüz.
Goodbye and good luck.
- Güle güle ve iyi şanslar.
Your new friends may laugh at some of the things you do.
- Yeni arkadaşlarınız yaptığınız bazı şeylere gülebilirler.
We must not laugh at the poor.
- Fakirlere gülmemeliyiz.
I cannot help laughing.
- Gülmemek elimde değil.
I could hardly resist laughing.
- Gülmeye karşı koyamadım.
His jokes made us laugh.
- Esprileriyle bizi güldürdü.
Speak of the next year, and the devil will laugh.
- Gelecek yıldan bahsedersen şeytan güler.