gösterici

listen to the pronunciation of gösterici
Турецкий язык - Английский Язык
demonstrator

The police were accused of having used excessive force when arresting the demonstrators. - Polis, göstericileri tutuklarken aşırı güç kullandığı gerekçesiyle suçlandı.

The policemen are driving the demonstrators away. - Polisler göstericileri uzaklaştırıyor.

rioter

The rioters were forcibly removed from the plaza. - Göstericiler zorla plazadan çıkarıldılar.

Police used rubber bullets to subdue the rioters. - Polis göstericileri dağıtmak için plastik mermi kullandı.

entertainer
demonstrator, protester
protester

The police threw many tear-gas grenades at the protesters. - Polis, göstericilere birçok göz yaşartıcı bomba attı.

The protesters burnt down the synagogue. - Göstericiler sinagogu ateşe verdiler.

indicator; projector" " projektör; demonstrator
(Bilgisayar,Teknik) display unit
display
indicator
projector
movie projector
film projector
indicative
deictic
gösterici bitkiler
indicator plants
gösterici merceği
projection lens
gösterici penceresi
picture window
gösterici tüp
indicator tube
gönül okşayıcı söz, ilgi gösterici söz
hearts of endearment, words of interest pointer
göster
{f} show

Will you show me the picture? - Bana resmi gösterir misin?

I showed her my room. - Ona kendi odamı gösterdim.

yer gösterici
usher
göster
(Bilgisayar) show me

Will you show me the picture? - Bana resmi gösterir misin?

Will you show me on this map, please? - Bana bu haritada gösterirmisiniz, lütfen?

göster
(Bilgisayar) unhide
göster
(Bilgisayar) point

Jim makes a point of jogging three miles every day. - Jim günde üç mil koşmaya özen gösterir.

Tom pointed out Mary's mistakes. - Tom Mary'ye hatalarını gösterdi.

göster
denote
göster
illustrate

This chart illustrates the function of ozone layer. - Bu tablo ozon tabakasının işlevini gösteriyor.

The chart illustrates how the body works. - Tablo vücudun nasıl çalıştığını göstermektedir.

göster
(Bilgisayar) view

Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout. - Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.

I want to show you a spectacular view. - Sana muhteşem bir manzara göstermek istiyorum.

göster
(Bilgisayar) quote
göster
indicate

The sign indicates the way to go. - Sinyal gidecek yolu gösterir.

I went in the direction my friend indicated. - Ben arkadaşımın gösterdiği yönde gittim.

göster
{f} mirror

The painting shows a young woman combing her hair before a mirror. - Tablo, aynanın önünde saçlarını tarayan genç bir kadını gösteriyor.

This figure is a mirror of the decrease in imports of crude oil. - Bu şekil ham petrol ithalatının azaldığının bir göstergesidir.

göster
{f} shown

Filiberto has not shown a very brave character. - Filiberto çok cesur bir karakter göstermedi.

The attack was shown on video. - Saldırı videoda gösterildi.

göster
{f} indicated

All verbs are indicated in bold text. - Tüm fiiller koyu metinde gösterilir.

I went in the direction my friend indicated. - Ben arkadaşımın gösterdiği yönde gittim.

göster
{f} screened
göster
{f} screen

Her health screening showed no negative results. - Onun sağlık taraması olumsuz sonuçlar göstermedi.

There's a good movie screening today. - Bugün iyi bir film gösterimi var.

göster
{f} displayed

In the contest he fully displayed what ability he had. - O, yarışmada hangi yeteneğe sahip olduğunu gösterdi.

Tom displayed the contents of his wallet. - Tom cüzdanının içindekileri gösterdi.

göster
{f} baring

If you see the lion baring its teeth, don't think that the lion is smiling at you. - Aslanın dişlerini gösterdiğini görürsen, sana gülümsediğini sanma.

göster
{f} bared
göster
{f} showing

Men can only be corrected by showing them what they are. - İnsanlar sadece ne olduklarını göstererek düzeltilebilir.

Thanks for showing me the way. - Bana yolu gösterdiğiniz için teşekkürler.

göster
{f} screening

There's a good movie screening today. - Bugün iyi bir film gösterimi var.

Her health screening showed no negative results. - Onun sağlık taraması olumsuz sonuçlar göstermedi.

göster
{f} display

Warning: unsupported characters are displayed using the '_' character. - Uyarı: desteklenmeyen karakterler '_' karakteri kullanarak gösterilir.

In the contest he fully displayed what ability he had. - O, yarışmada hangi yeteneğe sahip olduğunu gösterdi.

göster
{f} indicating

There is no sign indicating that this is a meeting room. - Bunun bir toplantı odası olduğunu gösteren hiçbir işaret yok.

göster
{f} displaying

Dan began displaying symptoms of Alzheimer's. - Dan, Alzheimer belirtileri göstermeye başladı.

göster
designated
göster
demonstrate

You should make the most of this rare opportunity to demonstrate your talent. - Yeteneğini göstermek için bu az bulunur fırsatı en iyi şekilde kullanmalısın.

The salesman demonstrated how to use it. - Satıcı onun nasıl kullanılacağını gösterdi.

yol gösterici
guide
ateş yutan gösterici
fireeater
deprem gösterici
seismoscope
frekans gösterici
frequency indicator
geriden gösterici
(Sinema) back projector
göster
bespoke
göster
performance

Tom didn't clap after Mary's performance. - Tom Mary'nin gösterisinden sonra alkışlamadı.

Do you have any tickets for today's performance? - Bugünkü gösteri için hiç biletin var mı?

göster
bespeak
göster
reveal

These letters reveal her to be an honest lady. - Bu mektuplar onun dürüst bir kadın olduğunu gösteriyor.

göster
revealing
göster
bespoken
hesap sıra gösterici; (uçakta) lazer hedef işaretleyici; yüklenmeye hazır olduğu
(Askeri) accounting line designator; airborne laser designator; available-to-load date
ondalık gösterici
vernier
pano tipi gösterici
panel mounted indicator
sesli gösterici
sound projector
sıfır gösterici
nil pointer
yer gösterici kız
usherette
yol gösterici
lodestar
yol gösterici
pathfinder
yön gösterici
direction indicator
yön gösterici tabela
direction sign
Турецкий язык - Турецкий язык
Fotoğraf, film vb.ni bir yüzeye yansıtmaya yarayan araç, projektör
Gösterme özelliği bulunan
Gösteri yapan, nümayişçi
gösteri adamı
gösterici
Избранное