görünümlü

listen to the pronunciation of görünümlü
Турецкий язык - Английский Язык
looking

Delicious looking food doesn't necessarily taste good. - Lezzetli görünümlü yiyecek zorunlu olarak iyi tat vermez.

She's a fine looking woman. - O güzel görünümlü bir kadın.

{i} watching, observing
The manner in which one looks; appearance; countenance; face
The act of one who looks; a glance
the act of searching visually
the act of searching visually appearing to be as specified; usually used as combining forms; "left their clothes dirty looking"; "a most disagreeable looking character"; "angry-looking"; "liquid-looking"; "severe-looking policemen on noble horses"; "fine-sounding phrases"; "taken in by high-sounding talk
appearing to be as specified; usually used as combining forms; "left their clothes dirty looking"; "a most disagreeable looking character"; "angry-looking"; "liquid-looking"; "severe-looking policemen on noble horses"; "fine-sounding phrases"; "taken in by high-sounding talk"
present participle of look
Having a certain look or appearance; often compounded with adjectives; as, good- looking, grand-looking, etc
the act of directing the eyes toward something and perceiving it visually; "he went out to have a look"; "his look was fixed on her eyes"; "he gave it a good looking at"; "his camera does his looking for him"
görünüm
view

This room commands a fine view of the city. - Bu oda şehrin iyi bir görünümüne hakim.

You'll have a very beautiful view of Boston from here. - Buradan Boston'un çok güzel bir görünüme sahip olacaksın.

görünüm
outlook

The outlook for the defense program is dismal. - Savunma programı için görünüm iç karartıcıdır.

The outlook remains bright. - Görünüm parlak kalıyor.

görünüm
appearance

The two brothers are quite unlike in their appearance. - İki erkek kardeş görünümde oldukça farklı.

Don't judge a man by his appearance. - Bir insanı görünümü ile yargılamayın.

görünüm
{i} aspect
görünüm
{i} sight

The end of the era of petroleum is in sight. - Ham petrol çağının sonu görünümde.

The end of the age of oil is in sight. - Ham petrolün sonu görünümde.

görünüm
vista
görünüm
perspective
görünüm
{i} prospect

The financial prospects are excellent. - Mali görünümler mükemmel.

The financial prospects are excellent. - Finansal görünümler mükemmel.

görünüm
scenery
görünüm
(Dilbilim) profile
görünüm
(Bilgisayar) display
görünüm
(Askeri) picture

You're not seeing the whole picture here. - Burada genel görünümü görmüyorsun.

We need to look at the big picture. - Genel görünüme bakmamız gerekiyor.

görünüm
(Bilgisayar) configuration
temiz görünümlü
well-groomed
görünüm
scene
görünüm
spectacle
genç görünümlü
young looking
görünüm
appearance, view
görünüm
complexion
görünüm
gram. aspect (of a verb)
görünüm
outlook , view
görünüm
appearance, view; aspect
iyi görünümlü
good looking

Tom is good looking and charismatic. - Tom iyi görünümlü ve karizmatiktir.

sivil görünümlü savaş gemisi
Q boat
sivil görünümlü savaş gemisi
Q ship
sıradan görünümlü
common looking
Турецкий язык - Турецкий язык
Görünümü olan
Görünüm
vizyon
genel görünümlü
Dıştan görünüşlü
görünüm
Bir şeyin dıştan bakılınca görünen biçimi, görünme durumu, manzara
görünüm
Görünüş