görüş

listen to the pronunciation of görüş
Турецкий язык - Английский Язык
view

His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl. - Ebeveynlerinin görüşü onun kazandıklarını aptal bir kıza harcamasıydı.

Take a liberal view of young people. - Genç insanların özgürlükçü görüşünü al.

(Hukuk) opinion

The staff exchanged frank opinions in the meeting. - Personel toplantıda samimi bir görüş alışverişinde bulunmuştur.

In my opinion, Twitter bird is the most evil bird in our world. - Kendi görüşüme göre, Twitter kuşu dünyamızdaki en kötü kuştur.

remark

Please keep your cynical remarks to yourself. - Alaycı görüşlerini kendine saklamanı rica ediyorum.

Don't take his remarks too literally. - Onun görüşlerini harfiyen almayın.

sight

The man fell in love at first sight. - Adam ilk görüşte âşık oldu.

She fell in love with him at first sight. - İlk görüşte ona âşık oldu.

concept

Unfortunately, many Russian citizens have inadequate conception of what is happening in Kyiv. - Ne yazık ki, birçok Rus vatandaşı Kiev'de olanlar hakkında yetersiz görüş sahibidir.

aspect
conviction

It is hard to live up to your convictions. - Senin görüşlerine göre yaşamak zor.

Our opinion is an idea which we have; our conviction an idea which has us. - Bizim görüşümüz sahip olduğumuz bir fikirdir; inancımız bize sahip olan bir fikirdir.

sight; point of view, standpoint; outlook; opinion
notion

He had a notion that she was very angry with him. - Onun ona çok kızgın olduğu hususunda bir görüşü vardı.

horizon

Death is only a horizon. And a horizon is just the edge of our field of view. - Ölüm sadece bir ufuktur. Ve bir ufuk sadece görüş alanımızın sınırıdır.

Death is only a horizon, and a horizon is nothing save the limit of our sight. - Ölüm sadece bir ufuktur ve bir ufuk bizim görüş limitimiz hariç hiçbir şeydir.

optical
seeing, sight
case

Sami wanted to discuss a case with Layla. - Sami, Leyla ile bir dava hakkında görüşmek istedi.

The judge told the jury not to discuss the case. - Yargıç jüriye davayı görüşmemesini söyledi.

estimation
feeling
eye

I don't see eye to eye with my father. - Babamla aynı görüşü paylaşmıyorum.

I have normal eyesight. - Ben normal görüşe sahibim.

sentiments
faculty of sight, vision
genius

He is a genius in his own opinion. - Kendi görüşüne göre o bir deha.

visibility

Visibility was severely restricted in the heavy fog. - Görüş yoğun siste ciddi olarak sınırlı idi.

Due to limited visibility navigation may be difficult. - Sınırlı görüş nedeniyle yolculuk zor olabilir.

opinion, view
thought

I thought if I broke up with you, I'd never have to see you again. - Seninle ilişkiyi bitirseydim, seninle tekrar görüşmek zorunda kalmayacağımı sandım.

I thought we came here to discuss a new deal. - Yeni bir anlaşmayı görüşmek için buraya geldiğimizi düşündüm.

visit, visitation (to a prison, hospital, etc.)
position

The president stated his position on the issue. - Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti.

interest

We'd all be interested in hearing your opinion. - Görüşünü duymaya hepimiz ilgi duyardık.

I find her opinions odd but interesting. - Onun görüşlerini tuhaf ama ilginç buluyorum.

argument

From an objective viewpoint, his argument was far from rational. - Objektif olarak bakınca, onun görüşleri rasyonalizmden epey uzak.

A new argument was presented. - Yeni bir görüş sunuldu.

optic
outlook

There seems to be a difference in outlook between us. - Aramızdaki görüş açısında bir fark var gibi görünüyor.

idea

Frankly speaking, I don't like your idea. - Açıkçası, senin görüşünü sevmiyorum.

Our opinion is an idea which we have; our conviction an idea which has us. - Bizim görüşümüz sahip olduğumuz bir fikirdir; inancımız bize sahip olan bir fikirdir.

visual

I'm afraid my visual field has narrowed. - Maalesef görüş alanım daraldı.

vision , sight
vision

My vision's getting worse. - Benim görüşüm kötüleşiyor.

Tom has 20/20 vision. - Tom'un yirmide yirmi görüşü var.

apprehension
ism
tenet
submission
outlook on
dictum
thinking

I love our little jokes and I'm quite jealous of your thinking and views on things. - Ben küçük esprileri seviyorum ve senin şeyler üzerinde düşünceni ve görüşlerini oldukça kıskanıyorum.

eyesight

Tom has bad eyesight. - Tom'un kötü bir görüşü var.

I have poor eyesight. - Benim kötü görüşüm var.

(Ticaret) opininon
practice

See you at band practice. - Bando uygulamasında görüşürüz.

I'll see you after practice. - Uygulamadan sonra görüşürüz.

counsel
prospect
stance

Many people uphold the stance that 95% of DNA is junk. - Birçok kişi DNA'nın % 95'inin önemsiz olduğu görüşünü savunur.

(Politika, Siyaset) perspective
estimate
(Ticaret) consideration

An option is now under consideration. - Bir seçenek şimdi görüşülmekte.

(Bilgisayar) feedback
judgment
conception

Unfortunately, many Russian citizens have inadequate conception of what is happening in Kyiv. - Ne yazık ki, birçok Rus vatandaşı Kiev'de olanlar hakkında yetersiz görüş sahibidir.

confer with

If you have some troubles, I recommend you confer with him. - Bazı sıkıntılarınız varsa onunla görüşmenizi öneririm.

I must confer with my colleagues on the matter. - Meseleyle ilgili meslektaşlarımla görüşmeliyim.

slant
point of view

I fully agree with your point of view. - Görüşüne tamamen katılıyorum.

She is open to people who have a different point of view. - O, farklı görüşten insanlara açık.

confer on
observation
contention
{i} viewing
attitude
assess
standpoint
discernment
opinion of
{f} interview

He was the first man I interviewed for the job. - İş için görüştüğüm ilk adamdı.

In addition, I have to interview a professor. - Ayrıca, bir profesörle görüşmeliyim.

viewpoint

From an objective viewpoint, his argument was far from rational. - Objektif olarak bakınca, onun görüşleri rasyonalizmden epey uzak.

discussing

Tom and Mary are discussing the situation. - Tom ve Mary durumu görüşüyorlar.

Tom and Mary were discussing their problems with John. - Tom ve Mary sorunlarını John'la görüşüyordu.

görüş birliği
(Hukuk) concensus
görüş alanı dışındaki
out of sight
görüş mesafesi
visibility
görüş ayrılığı
Dissidence
görüş birliği
Consensus
görüş farkı
difference of opinion
görüş alanı
purview
görüş alanı
ken

The whereabouts of Ken's notorious dog is an issue well beyond Ken's ken. - Ken'in adı çıkmış köpeğinin nerede olduğu Tom'un görüş alanının çok ötesinde bir sorun.

görüş alanı
view

Death is only a horizon. And a horizon is just the edge of our field of view. - Ölüm sadece bir ufuktur. Ve bir ufuk sadece görüş alanımızın sınırıdır.

The ship soon came into view. - Gemi yakında görüş alanına girdi.

görüş alanı içinde
within range of vision
görüş alış verişi
(Hukuk) exchange of views
görüş alışverişinde bulunmak
to consult (with sb)
görüş ayrılığı
difference of opinion, divergence
görüş ayrılığı/farkı
difference of opinion
görüş açısı
angle of sight, angle of vision
görüş açısı
standpoint
görüş açısı
angle of vision
görüş açısı
1. angle of vision, range of vision. 2. point of view
görüş açısı
angle
görüş açısı
visual angle
görüş belirtmek
opine
görüş bildirgesi
(Hukuk) report of opinions
görüş birliği
agreement, consensus
görüş birliği
oneness
görüş hattı
line of sight
görüş hattı
bearing line
görüş hattı ötesinde
(Askeri) beyond line of sight
görüş keskinliği
visual acuity
görüş mesafesi
eyeshot
görüş mesafesi
line of sight
görüş mesafesi
visibility distance
görüş mesafesi dışında
(Askeri) beyond visual range
görüş netliği
visibility
görüş noktası
viewpoint
görüş noktası
standpoint
görüş sahası
(Askeri) field of view
görüş uzaklığı
eyesight
görüş uzaklığı
sighting distance
görüş şartları
visibility conditions
gözün görüş alanını ölçen alet
perimeter
görüşler
(Askeri) remarks

Please keep your cynical remarks to yourself. - Alaycı görüşlerini kendine saklamanı rica ediyorum.

Don't take his remarks too literally. - Onun görüşlerini harfiyen almayın.

görüşler
opinions

The whole plan is only based on his personal opinions. - Bütün plân sadece onun kişisel görüşleri üzerine kurulu.

She is flexible in her opinions. - O görüşlerinde esnektir.

ortak görüş
consensus
bildirilen görüş
submission
görüş birliği
communion
ikinci görüş
(Pisikoloji, Ruhbilim) second opinion
ileri görüş
foresight
ilk görüş
first sight

The man fell in love at first sight. - Adam ilk görüşte âşık oldu.

I fell in love with her on first sight. - Ben ilk görüşte ona âşık oldum.

olumlu görüş
(Ticaret) unqualified opinion
pist görüş mesafesi
(Havacılık) runway visual range
siyasi görüş
political view
temiz görüş
(Askeri) clear vision
yakın görüş
close up
görüş belirtmek
observe
genel görüş
(deyim) Common wisdom
(hava) (askeri (mil) olarak) görüş, miktar (bulut); (bulut yüksekliği) tavan (bi
(Askeri) (weather) visibility (in miles), amount (of clouds, in eighths), (height of cloud) top (in thousands of feet), (height of cloud) base (in thousands of feet)
acil durum düşük görüş yaklaşımı
(Askeri) emergency low visibility approach
açık görüş uçuşu
contact flight
barış görüş olmak
to make peace with one another, become reconciled, make up
bilimsel görüş
scientific perspective
bilimsel görüş
scientific outlook
bilimsel görüş
scientific opinion
bilimsel görüş
scientific view
birleştirilmiş başlık ve görüntü görüş sistemi (Kara Kuvvetleri)
(Askeri) integrated helmet and display sight system (Army)
dini görüş
religious opinion
direkt görüş periskobu
(Askeri) direct view optics telescope
düşük görüş mesafesi
low visibility
düşünce / görüş alışverişi
(Hukuk) exghange of views
felsefi görüş
philosophical view
gece görüş cihazı
(Askeri) night vision device
gece görüş gözlüğü
(Askeri) night vision goggle
gece görüş sistemi
(Askeri) night vision system
geliştirilmiş görüş alanı
(Askeri) extended line of sight
genel görüş
panoramic sight
genel görüş
Zeitgeist
geniş görüş açılı ön cam
panoramic windshield
geniş görüş sağlayan nokta
vantage point
görüş bildirmek
(Politika, Siyaset) deliver an opinion
hakim görüş
(Meteoroloji) prevailing visibility
ikici görüş
(Hukuk) dualism
ileri görüş
foresight, prescience
iradeci görüş
(Hukuk) voluntarist doctrine
jeopolitik görüş
(Politika, Siyaset) geopolitical concept
kimyasal görüş
(Kimya) chemical vision
kişisel görüş
private view
kırmızı görüş
(Askeri) redout
kızıl ötesi görüş
(Askeri) forward looking infra-red
liberal görüş
(Politika, Siyaset) liberal thought
objektivist görüş
(Hukuk) objectivist doctrine
olumsuz görüş
(Politika, Siyaset) adverse opinion
orta vadeli görüş açısı
(Hukuk) in a medium perspective
pilot gece görüş sistemi
(Askeri) pilot night vision system
pist görüş kayıt cihazı
(Askeri) runway visibility recorder
politik görüş
politics

Because it is politics that has caused this war, making the war our everyday reality. - Savaşı gündelik gerçeklik yaparak, bu savaşa sebep olan politik görüştür.

seviye görüş camı
level sight glass
siyasi görüş
politics
soyut görüş
abstract idea
sıfır görüş
(Meteoroloji) whiteout
sınırsız görüş
(Havacılık) unlimited visibility
tam görüş
full view
tanımlama ve radar görüş alanı
(Askeri) positive identification and radar advisory zone
tavan ve görüş açık
(Askeri) ceiling and visibility unlimited
tekçi görüş
(Hukuk) (birci) monism
uygun görüş
(Hukuk) assent
yatay görüş
(Havacılık) horizontal visibility
yetersiz görüş uzaklığı
restrictive sight distance
yüksek görüş mesafesi
high visibility
özel görüş
personal opinion, private opinion
üstten görüş
high-angle shot
ılımlı politik görüş
center
ılımlı politik görüş
centre [Brit.]
şahsi görüş
say so
şahsi görüş
personal conviction
şahsi görüş
private view
görüş
Избранное