Humans have looked to the skies to find their way since ancient times.
- İnsanlar eski zamanlardan beri kendi yolunu bulmak için göklere baktı.
Go out and look at the blue skies.
- Dışarı çıkıp mavi göklere bak.
The sky has gradually clouded over.
- Gökyüzü yavaş yavaş bulutlandı.
Judging from the sky, it will rain soon.
- Gökyüzüne bakılırsa yakında yağmur yağacak.
Tom doesn't know what a star is and what a celestial body is.
- Tom, bir yıldızın ne olduğunu ve bir gök cisminin ne olduğunu bilmiyor.
Astronomers use Latin for naming celestial objects.
- Astronomlar gök cisimlerini adlandırmada Latince kullanır.
Thousands of stars shone in the heavens.
- Gökyüzünde binlerce yıldız parlıyor.
There is nothing in the Heavens and on the Earth that love cannot give.
- Göklerde ve yerde aşkın veremeyeceği hiçbir şey yok.
The tower rose up against the blue sky.
- Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.
The bluebird carries the sky on his back.
- Mavi kuş gökyüzünü sırtında taşır.
May the firmament not fall upon him.
- Gökkubbe onun üzerine düşmesin.
There are countless heavenly bodies in space.
- Uzayda sayısız gök cisimleri var.
Many stars shine in the heavens.
- Birçok yıldız gökyüzünde parlıyor.