Ben daha ileri yürüyemem.
- I can't walk any further.
O, daha ileriye yürüyemedi.
- He could not walk any further.
Wolfgang Bilimin İlerlemesi için Max Planck Topluluğu için çalışır.
- Wolfgang works for the Max Planck Society for the Advancement of Science.
Modern tıbbın ilerlemesi uzun bir süreçti.
- The advancement of modern medicine was a long process.
Biz, mevcut koşullar altında daha fazla fiyat indirimi teklif edemeyiz.
- We cannot offer a further price reduction under the current circumstances.
Daha fazla bir indirim talep ederseniz, ödeme koşullarını değiştirmeyi öneririz.
- If you request a further discount, we suggest changing the terms of payment.
O benden daha ileriye yüzebilir.
- She can swim further than I can.
O, daha ileriye yürüyemedi.
- He could not walk any further.
Daha çok bilgi için ofise başvurun.
- Apply to the office for further details.
Onun yeni işi onu ailesinden daha çok ayırıyor.
- His new job further separates him from his family.
O benden daha ileriye yüzebilir.
- She can swim further than I can.
Daha fazla bir indirim talep ederseniz, ödeme koşullarını değiştirmeyi öneririz.
- If you request a further discount, we suggest changing the terms of payment.
Bunu daha da tartışmak istiyoruz.
- We need to discuss this further.
Tom daha da ileri gitmek istemedi.
- Tom didn't want to go any further.
Başka bir işlem yapılmayacaktır.
- No further action will be taken.
Başka bir talimata kadar sessiz kalacaksın.
- You will remain silent until further instructed.
Soracak başka sorunuz var mı?
- Do you have any further questions to ask?
Daha başka yorum lüzumsuzdur.
- Any further comment is redundant.
Tom daha uzağa gitmedi.
- Tom didn't get any further.
Google Translate, Ubuntu Çevirileri için yeterince iyi değildir. Ayrıca bu, Ubuntu ilkesine de aykırıdır.
- Google Translate is not good enough for Ubuntu Translations. Furthermore, this is against Ubuntu policy.
Ayrıca nasıl dans edileceğini bilmiyorum.
- Furthermore, I don't know how to dance.
O sadece biraz daha uzak.
- It's just a little further.
Okulumuz istasyondan daha uzaktır.
- Our school is further away than the station.
Onun yeni işi onu ailesinden daha çok ayırıyor.
- His new job further separates him from his family.
O, kariyerini ilerletmek için Pekin'e gitmek istiyor.
- She wants to go to Beijing to further her career.
Further, affiant sayeth naught. (A formal statement ending a deposition or affidavit, immediately preceding the affiant's signature.).
Further, besides sensible things and Forms he says there are the objects of mathematics, which occupy an intermediate position,.
Further the economy.
Washington DC is further from Europe than New York.