Kanun belirsizlikler ile dolu.
- The law is full of ambiguities.
Çayır kurbağa ile doludur.
- The meadow is full of frogs.
Hayır, teşekkür ederim. Tokum.
- No, thank you. I'm full.
Öfkeli isen tartışma ve tok isen yemek yeme.
- Don't argue when you are angry and don't eat when you are full.
Ağzın doluyken konuşma.
- Don't speak with your mouth full.
Ağzın doluyken konuşma.
- Don't talk with your mouth full.
Hiç uyumadan tam 24 saat çalıştım.
- I worked for a full 24 hours without getting any sleep.
O, ne gördüğünü polise tam olarak bildirdi.
- He reported fully what he had seen to the police.
Elbisenin bol bir eteği var.
- The dress has a full skirt.
O hala bol enerji var.
- She is still full of energy.
Babür Şah'ın tam adı Zahiriddin Muhammet Babür'dü.
- Babur's full name was Zahir-ud-din Muhammad Babur.
Tom'un tam adını biliyor musun?
- Do you know Tom's full name?
Şimdi pürdikkatine ihtiyacım var.
- I need your full attention now.
Tom şimdi benim pürdikkatime sahip.
- Tom has got my full attention now.
Kiraz ağaçları tamamen çiçeklenmişler.
- The cherry trees are in full blossom.
Ben tamamen tehlikenin farkındaydım.
- I was fully alive to the danger.
Bütün dikkatimi dışarıdaki manzaraya yöneltti.
- He addressed my full attention to the landscape outside.
O, bütün dersi ezberleyerek tam not aldı.
- She got full marks by memorizing the whole lesson.
Ben tamamen tehlikenin farkındaydım.
- I was fully alive to the danger.
Tom tamamen problemin farkında.
- Tom is fully aware of the problem.
Mary genç ama çok yetenekli.
- Mary is young, but full of talent.
Oyun çok popülerdi ondan tiyatro neredeyse tam doluydu.
- The play was so popular that the theater was almost full.
Hiç bisiklete bindin mi?
- Have you ever ridden a bicycle?
Bir ata bindiğimden beri bir süre oldu.
- It's been a while since I've ridden a horse.
Oyun çok popülerdi ondan tiyatro neredeyse tam doluydu.
- The play was so popular that the theater was almost full.
Tom'un özetleri daima yazım hatalarıyla doludur.
- Tom's summaries are always full of misprints.
Tam din özgürlüğü tüm insanlar için güvence altına alınmıştır.
- Full religious freedom is assured to all people.
Onun elleri bebekle ilgilenmekle meşgul.
- Her hands are full taking care of the baby.
Cümlenin sonunda nokta konulmalı.
- One should add a full stop at the end of the sentence.
Bir cümlenin sonunda nokta olması gerekir.
- There needs to be a full stop at the end of a sentence.
Ziyafete tüm hızıyla devam edildi.
- The banquet was in full swing.
Tam din özgürlüğü tüm insanlar için güvence altına alınmıştır.
- Full religious freedom is assured to all people.
The jugs were full to the point of overflowing.
Our book gives full treatment to the subject of angling.
I was fed to the full.
It is full strange to him who hears and feels, / When wandering there in some deserted street, / The booming and the jar of ponderous wheels,.
... I NEVER SAT IN A HOT TUB FULL OF PUDDING. ...
... And it's full of interesting security information. ...