O öğrenciyken, sık sık diskoya giderdi.
- When she was a student, she used to go to the disco often.
O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- She often eats breakfast there.
Bugünlerde sıkça bir enerji krizinden bahsediliyor.
- We often hear about an energy crisis these days.
Yaşım hakkında sıkça yalan söylerim.
- I often lie about my age.
Benim kendi deneyimlerinden, hastalık çoğunlukla uykusuzluktan kaynaklanıyor.
- From my own experience, illness often comes from sleeplessness.
Çiftlik hayatından şehir hayatına geçiş çoğunlukla zordur.
- The transition from farm life to city life is often difficult.
Zenginler çoğu kez pintidirler.
- The rich are often misers.
Ben bir çocukken çoğu zaman denizde yüzmeye gittim.
- When I was a child, I often went swimming in the sea.
Tom ve arkadaşları, çoğu kez gece yarısına kadar kart oyunu oynar.
- Tom and his friends often play cards until after midnight.
Suç çoğu kez yoksullukla ilgilidir.
- Crime has often been related to poverty.