I had my photograph taken by my father.
- Babama fotoğrafımı çektirdim.
A photographer took a photograph of my house.
- Bir fotoğrafçı, benim evimin bir fotoğrafını çekti.
That's the worst mug shot I've ever seen.
- O şimdiye kadar gördüğüm en kötü vesikalık fotoğraf.
You look great in these photos.
- Bu fotoğraflarda mükemmel görünüyorsun.
In retrospect, maybe I shouldn't have posted that photo in my blog.
- Geriye dönüp bakıldığında, belki de o fotoğrafı benim bloğa koymamalıydım.
Some photos were printed in black and white.
- Bazı fotoğraflar siyah-beyaz basıldı.
She showed me the snaps which she had taken during her journey.
- Bana yolculuğu sırasında çektiği fotoğrafları gösterdi.
Tom took a few snapshots.
- Tom birkaç enstantane fotoğraf çekti.
She likes taking pictures.
- Fotoğraf çekmeyi seviyor.
He likes taking pictures.
- Fotoğraf çekmeyi seviyor.
Photography is writing with light.
- Fotoğrafçılık ışık ile yazı yazmaktır.
Flash photography is not permitted beyond this point.
- Flaşlı fotoğraf çekmek bu noktadan itibaren yasak.
O resimlerle oynanmış.
- O fotoğraflar tahrif edilmiş.