Tom kendinden daha az şanslı olanlara yardım etmek için zamanının çoğunu harcamaya gönüllüydü.
- Tom volunteered a good deal of his time to helping those less fortunate than himself.
Sürücü ölümden kurtulacak kadar şanslıydı.
- The driver was so fortunate as to escape death.
Allahtan, kimse yaralanmadı.
- Fortunately, no one was hurt.
Bereket versin ki Tom kazada ölmedi.
- Fortunately, Tom didn't die in the accident.
Bereket versin ki, hiçbir can kaybı olmadı.
- Fortunately, no lives were lost.
Çok şükür ki, şehrin daha eski kısımları müttefiklerin bombalarından korundu.
- Fortunately, the older part of the city was spared from the Allies' bombs.
Neyse ki yolculardan hiçbiri yaralanmadı.
- Fortunately none of the passengers were injured.
Neyse ki kazada ölmedi.
- Fortunately he didn't die in the accident.
Bereket versin ki Tom kazada ölmedi.
- Fortunately, Tom didn't die in the accident.
Ben evden her zamankinden daha geç ayrıldım ama bereket versin ki tren için tam zamanında vardım.
- I left home later than usual, but fortunately I was in time for the train.
Allah'tan Tom kazada ölmedi.
- Fortunately, Tom didn't die in the accident.
Çok şükür artık genç değiliz.
- Fortunately we are no longer young.
Çok şükür, oğlum yeni okulundaki yaşama çabucak uyum sağladı.
- Fortunately, my son quickly adjusted to life in his new school.
İyi ki, hiçbir yolcu yaralanmadı.
- Fortunately, no passengers were injured.
İyi ki Mary de Tom'un hissettiği aynı şekilde hissetti.
- Fortunately Mary felt the same way as did Tom.
Allahtan, kimse yaralanmadı.
- Fortunately, no one was hurt.
a fortunate investment.
Fortunately, Sam's pet hamster was not dead.
... I lost my job in 2009 and fortunate enough to have found ...
... That industry changes, and you were fortunate enough to be able ...