Prices keep going up.
- Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.
Everyone has his price.
- Herkesin bir fiyatı vardır.
And the good news is that today the economy is growing again. Wages, incomes, home values and retirement accounts are all rising again. Poverty is falling again.
- Ve iyi haber şu ki ekonomi tekrar büyüyor. Maaşlar, gelirler, ev fiyatları ve emeklilik hesapları yeniden artıyor. Yoksulluk yine düşüyor.
Don’t think of cost. Think of value.
- Fiyatını düşünmeyin. Değerini düşünün.
Prices depend on the costs and the demand.
- Fiyatlar maliyetlere ve talebe bağlıdır.
The tea costs two euros.
- Çayın fiyatı iki avro.
I'll agree to the terms if you lower the price.
- Fiyatı düşürürsen şartları kabul ederim.
We need a firm quotation by Monday.
- Pazartesiye kadar bir firmanın fiyat teklifine ihtiyacımız var.
Our rates are now lower!
- Fiyatlarımız şimdi daha düşük!
Price increases explain the difference between the real and nominal growth rates.
- Fiyat artışları reel ve nominal büyüme oranları arasındaki farkı açıklar.
I'll agree to the terms if you lower the price.
- Fiyatı düşürürsen şartları kabul ederim.
I offered 30% less than the asking price.
- İstenen fiyattan% 30 daha düşük teklif ettim.
We cannot offer a further price reduction under the current circumstances.
- Biz, mevcut koşullar altında daha fazla fiyat indirimi teklif edemeyiz.
The product carries a high price tag.
- Ürün yüksek bir fiyat etiketi taşımaktadır.
Could you take off the price tag for me?
- Benim için fiyat etiketini çıkarır mısınız?