Prices keep on soaring.
- Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.
Prices keep going up.
- Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.
The multinational corporation lowered the price of several products.
- Çok uluslu ticaret şirketleri çok sayıda ürünün fiyatını düşürdü.
Prices keep going up.
- Fiyatlar yükselmeye devam ediyor.
Don’t think of cost. Think of value.
- Fiyatını düşünmeyin. Değerini düşünün.
A man can know the price of everything and the value of nothing.
- Bir insan her şeyin fiyatını bilebilir ve hiçbir şeyin değerini bilemez.
How much do these black pants and red shirts cost?
- Bu siyah pantolonların ve bu kırmızı gömleklerin fiyatı ne kadar?
The new bicycle cost me as much as 50,000 yen.
- Yeni bisiklet bana 50.000 yen kadar fiyata mal oldu.
I'll agree to the terms if you lower the price.
- Fiyatı düşürürsen şartları kabul ederim.
We need a firm quotation by Monday.
- Pazartesiye kadar bir firmanın fiyat teklifine ihtiyacımız var.
The hotel was expensive, but the daily rate included breakfast.
- Otel pahalıydı ama günlük fiyata kahvaltı dahildi.
Price increases explain the difference between the real and nominal growth rates.
- Fiyat artışları reel ve nominal büyüme oranları arasındaki farkı açıklar.
I'll agree to the terms if you lower the price.
- Fiyatı düşürürsen şartları kabul ederim.
We cannot offer a further price reduction under the current circumstances.
- Biz, mevcut koşullar altında daha fazla fiyat indirimi teklif edemeyiz.
The store is closing soon and is offering everything at half price.
- Mağaza yakında kapanıyor ve her şeyi yarı fiyata sunuyor.
Could you take off the price tag for me?
- Benim için fiyat etiketini çıkarır mısınız?
Tom looked at the price tag and realized he didn't have enough money.
- Tom fiyat etiketine baktı yeterli parası olmadığının farkına vardı.