Göz merceğiniz içindeki baskıyı ölçmeliyiz. Lütfen iki gözünüzü genişçe açın ve sabit bir şekilde buradaki bu objeye bakın.
- We have to measure your intraocular pressure. Please open both eyes wide and look fixedly at this object here.
Onu tamir etmek yaklaşık 2,000 yene mal olacaktır.
- It'll cost about 2,000 yen to fix it.
Tesisatçı bizim lavaboyu tamir etmek için birçok alet kullandı.
- The plumber used many tools to fix our sink.
Kırık camı onarmak için buradayım.
- I'm here to fix the broken window.
Onlar ısıtma sistemini onarmak için buradalar.
- They're here to fix the heating system.
Düzeltmek için masayı baş aşağı çevirdim.
- I turned the table upside down to fix it.
Sızıntıyı düzeltmek için yardım ettim.
- I helped fix the leak.
Sana iyi bir yemek hazırlamak için geldim.
- I came to fix you a decent meal.
Kendimi korkunç bir çıkmazda buldum.
- I found myself in a terrible fix.
Tom kendini berbat bir çıkmazda buldu.
- Tom found himself in a terrible fix.
Onlar tabelayı duvara tutturdular.
- They fixed the sign to the wall.
Düzeltilmesi gereken bir şey gördün mü?
- Did you see anything that needs to be fixed?
Artık sorunun ne olduğunu bildiğinize göre onu düzeltmenin ne kadar zaman alacağını düşünüyorsunuz?
- Now that you know what the problem is, how long do you think it'll take to fix it?
Bir hatayı düzeltmeliyim.
- I have to fix a mistake.
Sami daha az pahalı bir onarım önerdi.
- Sami suggested a less expensive fix.
Geçici olarak tamir edebilir misin?
- Can you fix it temporarily?
Saatimi tamir ettirdim.
- I had my watch fixed.
Çalışmak için burada olmak yerine onun burada sadece kalıcı bir fikstür olduğunu anlarsın.
- Instead of being here to work, you get the sense that he's simply a permanent fixture here.
Bir hatayı düzeltmeliyim.
- I have to fix a mistake.
Bunu düzeltmek imkansız.
- It's impossible to fix.
Radyomuzun anteninin sabitlenmesi gerekiyor.
- The aerial on our radio needs fixing.
Kitaplığı duvara sabitlesen iyi olur.
- You had better fix the bookcase to the wall.
Tom ısıtıcıyı onarabilir.
- Tom can fix the heater.
Onlar ısıtma sistemini onarmak için buradalar.
- They're here to fix the heating system.
That heater will start a fire if you don't fix it.
That plumber's fix is much better than the first one's.
It rained before we repaired the roof, and were we in a fix!.
A majority of voters believed the election was fixed in favor of the incumbent.
She fixed dinner for the kids.
He got caught breaking into lockers, so a couple of guys fixed him after work.
Just one fix! -Alain Jourgensen.
We have a fix on your location.
A leech can fix itself to your skin without you feeling it.
He fixed me with a sickly grin, and said, I told you it wouldn't work!.
She's fixed on the idea of becoming a doctor.
Rover stopped digging under the fence after we had the vet fix him.