Jim is studying hard for his finals.
- Jim, finaller için sıkı çalışıyor.
Five runners reached the finals.
- Beş koşucu finale ulaştı.
The finale was so good, that I rewatched it many times.
- Final o kadar iyiydi ki onu defalarca yeniden izledim.
The finale of The Sopranos, which aired in 2007, had 11.9 million Americans glued to their TV sets.
- 2007 yılında yayınlanan The Sopranos finali, 11,9 milyon Amerikalıyı televizyonlarına yapıştırılmıştı.
Ben müteahhitlerle konuşuncaya kadar nihai maliyeti hesaplayamam.
- I cannot calculate the final cost until I talk with our contractors.
Tom nihai kararı Mary'ye bıraktı.
- Tom left the final decision to Mary.
Romanın son sayfasını henüz okumadım.
- I haven't read the final page of the novel yet.
Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.
- Because of hunger and fatigue, the dog finally died.
Karar henüz kesinleşmiş değil.
- The decision is not yet final.
O bütçe henüz kesinleşmiş değil.
- That budget isn't yet final.
Gazetelere göre adam sonunda itiraf etti.
- According to the papers, the man has finally confessed.
Sonunda oturmak ve gazete okumak için zaman buldum.
- I finally found time to sit down and read the newspaper.
Henüz hiçbir şey bitmiş değil.
- Nothing is final yet.
Katil sonunda dün gece yakalandı.
- The murderer was finally caught last night.
Sonunda onu polise teslim etmeye karar verdik.
- We finally decided to give him over to the police.
Dişi aslan sonunda ceylanı kovaladı.
- The lioness finally gave chase to the gazelle.
Tom final sınavını geçemedi.
- Tom failed to pass the final exam.
Final sınavında birkaç hata yaptım.
- I made several mistakes on the final exam.
Biz en sonunda sana bizim seni istediğimiz yerde sahibiz.
- We finally have you where we want you.
En sonunda kafa karıştıran labirentten dışarı çıkabildim.
- I finally found my way out of the confusing maze.