fiancee

listen to the pronunciation of fiancee
Английский Язык - Турецкий язык
{i} nişanlı (kız)
nişanlı kız
nişanlı

Ona senin bana borçlu olduğundan çok daha fazlasını ben sana borçluyum dedim. Sana nişanlımın hayatını borçluyum, Mary. - I owe you much more than you owe me, I said to him. I owe you the life of my fiancee, Mary.

Nişanlım bana önceden bildirmeden geldi ve ben mahcup hissettim. - My fiancee arrived without notifying me beforehand, and I felt embarrassed.

sözlü
(kız) nişanlı
adaklı
fiancée
(kız) nişanlı
fiancée
i., dişil nişanlı
fiancée
[n] nişanlı
fiancee of accused
(Kanun) sanığın nişanlısı
fiancé
[n] nişanlı
fiance
(isim) nişanlı
fiance
(erkek) nişanlı
fiance
sözlü
fiancé
(erkek) nişanlı
fiance
nişanlı

Beyaz giyinmiş kız benim nişanlımdır. - The girl who is dressed in white is my fiancée.

Kate her zaman nişanlısından aldığı büyük elmas yüzükle hava atar. - Kate always shows off the big diamond ring she got from her fiance.

woman engaged to be married
kadın nişanlı
fiancé
i., eril nişanlı
fiancé
nişanlı

Beyaz elbiseli kız onun nişanlısı. - The girl dressed in white is his fiancée.

Nişanlısı ona büyük bir yüzük verdi. - Her fiancé gave her a very big ring.

i am with my fiancée
nişanlım ile beraberim
i am with my fiancée
(isim)şanlım ile beraberim
fiancee
Избранное