A mirror wall in the room creates an illusion of spaciousness.
- Odadaki bir ayna duvar bir ferahlık yanılsaması yaratır.
The children occupied the large and spacious classroom.
- Çocuklar geniş ve ferah sınıf işgal etti.
I found the suites capacious, the sofas commodious, the sandwiches copious.
- Ben, suitleri ferah, kanapeleri geniş sandviçleri bol buldum.
It has a refreshing taste.
- Ferahlatıcı bir tadı var.
He made a refreshing walk.
- O, ferahlatıcı bir yürüyüş yaptı.
This is such a relief.
- Bu böyle bir ferahlık.
I found the suites capacious, the sofas commodious, the sandwiches copious.
- Ben, suitleri ferah, kanapeleri geniş sandviçleri bol buldum.