Tom dün gece Mary'yi rahat ettiriyor gibi görünmüyordu. - Tom couldn't seem to put Mary at ease.
Tom dün gece Mary'yi rahat ettiriyor gibi görünmüyordu.
Tom couldn't seem to put Mary at ease.
Çince konuştuğumda içim rahat hissetmeye başlıyorum. - I'm beginning to feel at ease when I speak in Chinese.
Çince konuştuğumda içim rahat hissetmeye başlıyorum.
I'm beginning to feel at ease when I speak in Chinese.